İnsanın yaşamda bir duruşu olmalı. Kendi doğrularından oluşturduğu ve o doğrular ışığında bir duruş. Bir başka biçimde de söylediğimizde bir insan kendi etik değerleri doğrultusunda, toplumsal değerlere de sahip çıkan etik değerler çerçevesinde yaşam felsefesini belirlemeli.
Günümüzde, yani son yirmi-otuz yıla baktığımızda insanlar ne toplumsal değerlere, ne etik değerlere, ne de gelenek ve göreneklere saygı duyuyorlar. Etik değerler konusunda ise bir tutarsızlık, ya da etiksizlik söz konusu.
Dik duruş mu dediniz?
İşte o hiç mi hiç kalmamış gibi görünüyor. Nerede ise tam bir bukalemuna dönülmüş bir durum söz konusu. Bulunduğu her ortama anında uyum sağlayan, dün durduğu yeri unutup yeni bir duruş ortaya koyan bir anlayış hakim.
ARKADAN DOLANMAK
Bu güne dek en kızdığım, en çok karşı çıktığım ve karşı durduğum durumlardan biri de arkadan dolanmak, ya da arkadan iş çevirmek olmuştur. Hani yüzünüze gülüp arkanızdan iş çevirmek var ya işte tam da o. Buna bir örnekleme yapmak gerekirse eğer, en yakın arkadaşınızın, merhaba dediğiniz, çayını kahvesini içtiğiniz, yeri geldiğinde kader birliği yaptığınız birinin çalışanını ayartıp kendi işyerinize transfer etmeye çalışmak gibi.
Yine bir başka örnekleme yapmak gerekirse eğer, arkadaşınızın işini alabilmek için hatırlı dostlarını devreye sokmak ve görevden aldırıp kendiniz o göreve ya da işe girmek gibi.
Hani dost idik, hani arkadaş idik, gibi soruların karşılığı yoktur. Artık kişisel menfaatler söz konusu olduğunda ne arkadaşlık kalmıştır, ne de dostluk. Etik değerler, dik durup, toplumsal değerler, gelenek ve göreneklerin esamesi bile okunmaz olmuş günümüzde.
BİR ANI
Bundan iki yıl kadar öncesi olacak. Elinde tuttuğunuz Hedef’in imtiyaz sahipliğini yaptığım günlerde şehir dışından bir telefon aldı. Karşımdaki kişiyi hiç tanımıyordum. O bana ismen hitap ediyordu. Kendisini beni nereden tanıdığımı sorduğumda, gazetenin künyesinden ismimi öğrendiğini ve aradığını söyledi.
Peki ne istiyordu?
Gazete’nin tasarımını yapmak istiyordu. Elbet bizim bir tasarımcımız, sayfa sekreterimiz vardı. Ama yine de nerelerde çalıştığını sordum. Kendisi Aydın’da yayın yapan bir gazetenin tasarımını yaptığını ve işten ayrıldığını ifade etti. Bir gün sonra aramasını söyledim ve telefonu kapattım.
Hemen sözünü ettiğim gazetenin sahibini aradım ve söz konusu tasarımcının işten ayrılıp ayrılmadığını sordum. Arkadaşım “Abi hayır ayrılmadı, çalışıyor” dediğinde, kendisine söz konusu tasarımcı ile aramızda geçen konuşmayı anlattım ve “Senin çalışanını ben işe alamam” ifadelerinde bulundum. Ertesi gün tasarımcı aradığında da “Bir başka yerde çalışanı işe alamayacağımı, hele arkadaşımın yanında çalışan birini işe hiç mi hiç alamayacağımı” söyledim.
Bana “Bu düşüncelerin modası geçti” diye karşılık verdi. Evet geçmiş olabilir ama ben o anlayışın son temsilcilerinden biri olarak onu işe alamayacağımı bir kez daha ifade ederek telefonu kapadım.
Şimdi soruyorum size bugün bu gibi değerleri, bu gibi ilkeleri, bu gibi duruşları kaç kişi sergileyebiliyor?
Aslına bakarsanız, her şeyden önce insan olabilsek bütün sorunları çözebiliriz.