Demokrasi 19 yüzyıl sonrası 20. Yüzyılın en gözde yönetim biçimlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Bugün, içinde bulunduğumuz 21. Yüzyılda da demokrasi halen gözde yönetim biçimlerinden biri olarak devam ediyor.
Emperyalist ülkeler orta doğuda ve Afrika’da herhangi bir neden ile bir ülkeyi işgal etmek istediklerinde bile “Demokrasi getirmeye geliyoruz” diyerek demokrasinin arkasına sığınıp askeri harekatlar düzenleyebilmekteler. Günümüzde böylesi bir kavram demokrasi.
Ülke yönetimlerinde demokrasi hakim bir yönetim biçimi olarak karşımıza çıktığı kadar, demokrasinin vazgeçilmezi olan siyasi partilerde de demokrasi hakim kavram. Hatta öyle ki sadece demokrasi ile yetinmeyip bir de sosyal demokrasiyi benimsemiş partiler var.
Bu partiler gerçekten demokrasiyi özümsemiş ve tüm kurum ve kuralları ile uyguluyorlar mı?
Türkiye açısından baktığımızda bu sorunun yanıtı hepimizin de hem fikir olacağı gibi net; demokrasi tam olarak uygulanmıyor. Hele siyasi partilerde demokrasinin adı var kendisi yok. En sağdaki partiden tutun da, en soldaki partiye dek hiçbirinde demokrasinin uygulandığını söylemek olası değil.
Şöyle iktidarda ve muhalefette olan birkaç partinin işleyişine bir bakalım. Üst akıl denilen bir akıl var ve o her şeye o karar veriyor. İlçe başkanı ve ilçe yöneticileri kim olacak, il başkanı ve yöneticileri kim olacak bu üst akıl karar veriyor. Her kademede kararları üst akıl veriyor, partililer sadece üst akılın kararlarını sandıkta onaylıyor ve bunun adına da demokrasi deniliyor.
Türkiye’deki siyasi partilerde yeni bir anlayışa gereksinim var. Artık üst akılın değil partililerin istemleri ile partilerin yönetim kadrolarının ve politikalarının şekillenmesine geçilmelidir.
Öyle bir grup ortaya çıkmalı ki, kendi partileri içerisinde “HER ŞEYE RAĞMEN DEMOKRASİ” diyebilmeli. Bu ekip, bu grup ne olursa olsun demokrasi mücadelesi vermeli. Partilerin gerçek demokrasiyi hakim kılması için mücadele vermeli. Artık partilerde üst aklın kararları ile ilçe, il başkanı, belediye başkanı, milletvekilleri belirlenmeli.
Özellikle sosyal demokrat partilerde “HER ŞEYE RAĞMEN DEMOKRASİ” hareketi başlamalı. Bu mücadele partilerin geleceği kadar toplumun geleceği açısından da önemli olmalı. Tek liste demokrasisini içine sindirmek yerine “Her şeye rağmen demokrasi” diyerek bir karşı duruş ortaya koymalılar. Yoksa ne demokrasiden söz etmeleri inandırıcı olabilir, ne de sosyal demokrat oldukları inandırıcıdır.