Aydın tarihin başlangıcından itibaren medeniyet sahnesinin en önemli şehri olmuş binlerce yıllık geçmişiyle insanlığa kültürel bir miras bırakmıştır. Ege’nin incisi Aydın tarihte önemli uygarlıklara merkez olmuş, bu topraklar Antik Çağda, Didim, Afrodisias, Pirene, Alinda, Tralles, Milet, Alinda gibi tam 22 Antik kentte yaşamış yüzlerce bilgin ve sanatçıyı yetiştirmiştir. Şimdiki Aydın merkezde kurulan Tralles Kenti ile beraber milattan önce 2500 yıllarında Hitit zamanlarında gelişme göstermiş, 7. Yüzyılda ise Lidyalılar zamanında en parlak çağlarını yaşamışlardır. Selçukluların Anadolu’ya gelmesiyle beraber Türk kültürünü de kültür hazinesine katmaya başlamıştır.
Osmanlılar döneminde ise sayısız camii, han, hamam veya anıt niteliği taşıyan eserler yapılmıştır. Bunlardan en önemlileri Merkezde Ramazanpaşa Camii, Cihanoğlu Camiisi ve Külliyesi, Üveyspaşa Camii, Eskiyeni Camii, ilçelerde ise Kuşadası’nda Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı yer almaktadır. Çine ilçesinde Ahmet Gazi Camiisi ve Ahi Bayram Bey Camii, Didim’de İlyasbey Camiisi ve Külliyesi, Nazilli ilçesinde Arpaz Beyler Konağı, Koçarlı’da ise Mustafa Bey Camii ve kulesi gibi daha birçok tarihi han ve köprüye sahip bir şehir olarak ön plana çıkmıştır.
Hem Antik çağ meraklılarının, hem de yakın dönem Türk Devletlerinin bırakmış olduğu eserleri görmek, gezmek isteyenlerin rahatlıkla gelebileceği bu güzel şehir her köşesinden güzellikler barındırmakta ve gezmek için birkaç günün yeterli olamayacağı hatta ayların gerekli olacağı bir şehir olma özelliği taşımaktadır. Tarihi yapılarının yanında bulunduğu jeopolitik konum itibariyle de muhteşem bir şehir olan Aydın ne yazık ki hak ettiği değeri görememektedir. En basit örnekle bu yörede insanların bilmediği sayısız eser var ve bu eserlerin tanıtımı ve insanların bu eserler karşısında bilinçlendirme çalışması ne yazık ki çok yetersiz. Geçtiğimiz günlerde Aydın il sınırı ve Muğla il sınırının tam ortasında konumlanan Marsyas vadisine keşif yapmaya gittik. Yakın zamanda keşfedilen vadi freskleri binlerce yıl önceki yaşantıların canlı tanığı olarak sapasağlam duruyor. Ancak sapasağlam duran kısmının insanların elinin ulaşamadığı kısmı olması açısından biraz düşündürücü. Belli dönemlerde define avcılarının hezimetine uğrayan kayaların alt kısımlarındaki resimler tamamen silinmiş vaziyette. Bu manzarayı görünce insanın içinin acımaması işten bile değil. Tıpkı bunun gibi Aydın’ın belli noktalarında gizli kalmış ama göz önünde olmadığı için de zarar verilmiş yüzlerce eser var.
Yeni neslin en ağır hastalığından biri bu tür eserlere sprey boyalarla isimlerini veya garip duvar yazıları yazmaları. Binlerce yıllık tarihi olan bu yapıların üzerinde bu tür yazılar görmek beni sanki ben yapmışım gibi utandırıyor. Dediğim gibi Aydın, kültürel miras konusunda gömülü bir hazine sandığı gibi. Bu sandığı bulan insanların gerçekten vatanını seven ve sahip olduğu değerlerin kıymetini bilen, düşünebilen insanlar olması çok önemli. Her şey bilinçten geçer ve bilinç ise eğitimle sağlanabilir. Öncelikle hep beraber Aydın’ın değerlerini tanıtmalı, okullarda kültürel miras dersleri vermeli ve bu derslerde bu değerlerin nasıl korunacağı öğretilmeli. Bizler gelecek nesillere hiçbir şey bırakamıyorken var olan değerleri de kaybetmemeliyiz.