Türkiye, II. Dünya Savaşı’na katılmamış ama ‘’Seferberlik Hali’’ olduğu için genç ve üretken nüfus askere alınmış ve büyük bir ordu beslemek durumunda kalmıştık.
1940’larda yaşanan ekonomik zorluklar halkın açlık ve sefalet içinde yaşamasına neden olmuştur.
II. Dünya Savaşı’nı demokrasi bloğu kazanmış ve savaş sonrası ülkemiz yalnız kalmış ve özellikle Sovyetlerin Boğazlarda üs ve Kars ile Ardahan’ı istemesi, ülkemizi sıkıntıya sokmuştur.
Türk Hükümeti, II. Dünya Savaşı sonrası Batı bloğuna katılabilmesi ve NATO’ya üye olabilmesi için çok partili hayata geçerek demokrasiyi benimsemesi ve Kore’de savaşa girmesi gerekmiştir.
CHP içerisinden ayrılan C.Bayar, M.F.Köprülü, A.Menderes ve R.Koraltan “Dörtlü Takrir”i yayınlayarak, partilerinden ayrılarak Demokrat Parti’yi kurmuşlardır.
1946’da yapılan ilk çok partili seçimde ‘’gizli oy, açık tasnif’’ yapılan seçimler, tarihimizin ikinci garip seçimidir. Birincisi; İttihat Terakki Dönemi’nde 1912’de yapılan ‘’Sopalı Seçim’’dir.
1950’de yapılan seçimde gizli oy, açık tasnifle yapılan seçimde oy oranı çok farklı olmamasına rağmen CHP, kendi hazırladığı seçim sisteminin kurbanı olmuş, 35 milletvekili çıkarabilmiştir.
Demokrat Parti 1950’de iktidara geldiğinde, kalkınmacı ve popülist politikalar izlemiştir.
Bunun sonucu olarak Ezan’ın Türkçe okunması kaldırılmış ve Köy Enstitüleri’nin kapanması için (aslında önceden kapanmıştı) kanun çıkarılmıştı.
ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası Marshall Yardımlarından Türkiye’de yararlanmış, ülkede yollar, köprüler, okullar, fabrikalar yapılmış, büyük bir kalkınma hamlesi yapılmıştır.
Öte yandan ülke iki ayrı kutba ayrılmış, kahvehaneler ve hatta camiler bile halkçı ve demokratların olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
CHP kadrolarının kendini devletin sahibi sayması, Demokrat Parti’nin de ‘’Tahkikat Komisyonları’’ ile baskıcı politikalar izlemesi ülkede ortamı iyice germiştir.
Bu arada ülkenin ekonomik durumunun bozulmaya başlaması, dış borçların ödenmesi için yeni borç almak isteyen A.Menderes Hükümeti, batı ülkelerinden borç alamayınca Sovyetlere yaklaşmaya başlar. Bu durum Menderes’in sonunu hazırlar ve ABD-NATO 1960 darbesini yapar.
A.Menderes, H.Polatkan, R.Koraltan içi boş iddialarla düzmece Yassıada Mahkemeleri tarafından idam edilir.
Albayların darbe yapma hastalığından Türkiye, Mısır, Libya ve Irak nasibini almıştır.
İlginç değil mi?