Söze; bir duyguyu, bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan sözcük ya da sözcük dizisi, şeklinde tanımlanıyor. Yani söylenen sözcük ya da sözcükler dizini.
Biz bu sözün, sözcük dizinin anlamını unutalı çok olmuşa benzeriz. Eskiden insanlar birbirleri arasında yazılı bir belgeye gerek duymazlardı zira söylenen her söz yazılı bir belge gibi algılanır, sözü söyleyen de, sözün muhatabı da başka bir şeye gerek duymazdı.
Günümüze geldiğimizde ‘adam gibi adam’ dediklerinizin bile verdikleri sözün arkasında durmadıklarını, duramadıklarını görüyoruz. Hatta o kadar yozlaştık ki, burada söz veriyoruz, üç metre sonra unutuyoruz.
Namus kavramı da; toplum içinde onur ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlılık, doğruluk, dürüstlük, erdemlilik, ahlaklılık olarak tanımlanıyor.
Bugün bu noktada neredeyiz?
Sözden pek de farklı bir durumda değiliz. Namusu sadece iki bacak arasına sıkıştırmışız ve bunun sonucu olarak da namus cinayetleri işler bir durumdayız. Sanki Allah’ın verdiği canı alarak kirlenen namusun temizleneceği varmış gibi. Aslında siz verdiğiniz sözlerin arkasında durup, doğru yoldan, dürüstlükten, erdemlilikten ve ahlaklı olmaktan vaz geçmiyor, bu yolda devam edebildiğiniz ölçüde namuslusunuz. İki bacak arası ile değil.
Alam ticaret yapıyor. Kendini öyle bir anlatıyor ki, inanıyorsunuz. Bu adamdan bize zarar gelmez diye düşünüyor, hatta ‘adam gibi adam’ diye geçiriyorsunuz içinizden. Sonra aradan aylar geçiyor, verilen sözler yerine getirilmemiş. Taahhütler ortada kalmış. Siz zor duruma düşmüşsünüz ama onun umurunda değil
Şimdi soruyorum.
Böyle biri sözünün eri midir?
Namuslu bir adam mıdır?
Erdemli bir adam mıdır?
Ahlaklı bir adam mıdır?
Dürüst bir adam mıdır?
Ya da ‘adam gibi adam’ mıdır?
Elbette bunların hiç biri değildir. Sözüne güvenilmez bir adam olarak tanımlanır ve siz onunla bir daha iş yapmazsınız, yaparsanız da güvenmezsiniz. Çünkü güvenilir değildir. Çünkü sizin güveninizi sarsmıştır.
Ne oldu bizim sözünün eri insanımıza? Ne oldu verilen sözün senet olduğu anlayışa? Ne oldu söz namustur anlayışımıza?