“Söz gümüş ise sukut altındır” diye buyurmuş atalarımız. Konuşmasını bildiğin kadar konuşacağın zamanı da bilmen gerektiğini ve dahi susup dinlemen gerektiğini de bilecek kadar erdemli olabilmektir aslında anlatılmak istenen.
Her şey her zaman ulu orta konuşulacak değildir elbet. Elbet suskunluğun da olduğu zamanlar olacaktır. Bu suskunluğun söyleyecek sözün olmamasından değil, o sözü söylemenin yeri ve zamanı gelmediğindendir suskunluk.
Bugün susuyoruz; suskunluğumuzu, suskunluğumuz ile birlikte sükûnetimizi koruyor olmamızın tek nedeni vardır, o da sevdamızın her şeyden daha büyük olduğu içindir. O sevda ki birçok sözün söylenmesine engel oluşturduğu gibi, gün gelir bir volkanın patlaması gibi patlamanın ana unsuru da olacaktır.
ONLAR YANLIŞ BİLİYOR
Gece karanlık. Gece puslu. Yıldızlar tatile çıkmışlar, kara bulutlar iş başı yaptığı anda. Kazan karası kapkara bulutlar gökyüzünün hâkimi.
Yağmur öncesi sessizlik hüküm sürüyor. Kıyamet koptu kopacak. Belki yarın, belki yarından da öte. Er geç bir hesap dönemi gelecek.
Gece karanlık gece puslu; penceremden dışarı bakıyorum. Yıldızlar bile yok gök kubbede. Komşular çoktan uykuya dalmışlar; bir ben ve yalnızlığım, karanlık gecenin sessizliğinde olmayan yıldızlara bakıyorum.
Bugün de böyle geçecek, yarın daha aydınlık bir güne merhaba deme umuduyla. Bu gecenin karanlığından elbette aydınlık bir gün doğacak. Yarınlar, yarınlar daha aydınlık olacak.
“Puslu soğuk hava/ Dökülen yapraklar / En sevdiğim mevsimdi /Sarı sonbahar /Artık değil Kalbimde hüzün / Aynada üzgün yüzüm /Beni tanıyanlar /Buna birisi sebep diyor /Susuyorum (Gülüyorum) Onlar yanlış biliyor /Kimsenin suçu değil bu /Onun suçu değil bu /Kader oyunu değil bu /Bu benim suçum”
Sonbahar mevsiminde yaprakların sararıp döküldüğü gibi dökülüyorum. Ellerim ayaklarım titriyor. Yüzümde kırışıklıklar. Son demlerimde rahat bir nefes almak istedikçe üstüme üstüme geliyorlar. Geliyorlar, geliyorlar. Sen açlık sınırında değil, varsıllık içindesin, biraz da bizi görmelisin diyorlar. Onlar yanlış biliyorlar. Bu sessizlik, bu suskunluk hiç de hayra alamet değil…