50’li yılların Erzurum’u…
İstanbul’a gidecek trenin kalkmasını bekliyoruz…
Babaannem, annem, halam ve amcalarım…
Babam sessiz, durgun.
Aslında herkes sessiz ve durgun.
Ben olanı biteni anlamaya çalışıyorum.
Yüreğim yanıyor, biliyorum ki babamdan ayrılıyoruz…
Ve kara tren Erzurum garından hareket ediyor…
Babamın sallanan elin giderek zayıflıyor ve görünmez oluyor.
İşte o zaman dünya başıma yıkılıyor
Avazım çıktığı kadar bağırıyorum…
Babaaaaaaaaaaa!
Babam İstanbul Yıldız Polis Okulu’nda okuyor.
Sanırım bir yıl sonra Erzurum’a dönüyor.
Ve ilk görev yeri Ardahan…
Ardahan’da elektrik yok, lüks lambası ve gaz lambası ile aydınlanıyoruz.
Şimdiki durumunu bilmiyorum; ama o yıllarda Ardahan şirin, güzel bir ilçeydi.
Babam ve bir meslektaşı, aranılan bir kişiyi bulmak için iki atın çektiği zanka denilen bir kızakla yola çıkıyorlar.
Aradan iki-üç gün geçiyor; ama babam gelmiyor.
Anacığım, her gece pencereden dışarı bakarak babamın yolunu gözlüyor…
Zifiri karanlık gecede göz gözü görmüyor.
Ben, kardeşlerim Ümit ve Ergin anamızın bizden gizlemeye çalıştığı gözyaşlarını görüyoruz.
Ve bir gece üç kardeş uykuya teslim olmak üzereyken, anacığımız sevinçle bağırıyor:
-uşaklar kalkın, babanız geldi…
Ardahan’dan sonra, Kars, Ankara ve son durak Aydın…
İstanbul’da gazeteciyim…
Her gün olay, her gün ölüm, her gün kan ve gözyaşı…
Bu olaylarda sivillerle birlikte polisler de can veriyor.
Pankartlarına üzerine asılan bubi tuzaklarının patlaması sorucu polislerin elleri bileklerinden kopuyor, gözleri kör oluyor.
Ve her eylem sonucu bir polis karısı kocasını, çocukları da babalarını kaybediyor.
İstanbul Valiliğindeki basın toplantısındayım.
İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı…
Şükrü Balcı, 1960 yılında Aydın Emniyet Müdürlüğünü de yapmış, babamla çalışmışlardı.
Dönemin içişleri bakanı, basın toplantısında, Avrupa ülkelerinde, bombalı eylemlerde kullanılan robotların olduğunu; ancak çok pahalı olduğu için alamadıklarını söyleyince dayanamıyorum ve sorumu soruyorum:
-Sayın bakan, olaylarda şehit olan polis kaç yılda yetişiyor. Onların da anaları, babaları var, onlarında eşleri, çocukları var. Bu açıdan bakıldığında pahalı dediğiniz robot, onların varlıklarından daha mı değerli?
Bakan, ters ters yüzüme bakıyor ve alay eder gibi ‘’ucuzunu bul da alalım’’ diyor.
Ben bakanla tartışırken iki genç sivil polis kaş göz işaretiyle beni tehdit ediyorlar.
Dayanamıyorum, ’’arkadaşım, beni neden tehdit ediyorsun? Sizler için konuşuyorum. Ben de polis çocuğuyum’’ diyorum.
Genç sivil polislerle konuşurken Şükrü Balcı, bana kim olduğumu soruyor.
Öğrendiğinde babamı anımsıyor ve nasıl olduğunu soruyor.
Sonra diyor ki, ’’Babana çok benziyorsun. Bir keresinde polis memurlarına ‘’LAN!’’ diye bağıran emniyet amirine söylemediğini bırakmamıştı.’’
Bugün 10 Nisan 2019 Türk Polis Teşkilatının 174.yılını kutluyoruz.
Babamın mesleğindeki son durağı olan Aydın Emniyet Müdürlüğü’nde görevli önceki ve şimdiki meslektaşlarının ve Cumhuriyetin bekçisi Türk Polisinin doğum gününü kutluyor, şehitlerine rahmet diliyorum.