Bilin bakalım değişim ne zaman gelir?
Her 1 Ocak'ta mı?
İnşallah gelecek pazartesi sabahı mı?
Bir yerden bir yere taşınınca mı?
Hele şu işi bitirin sonra mı?
Evlenince mi?
Boşanınca mı?
Cevap veriyorum; hiçbiri.
Değişim, sen hazır olduğunda gelir.
Değişim, sen ezberini bozmak istediğinde senindir.
Nihayet anladım ki ısrar edince, biri sana "gerekleri" sıralayınca, kitaplarda öyle yazınca, en yakın arkadaşın bir yolculuğa çıkınca olmuyor bu işler.
Değişim bir kenarda pusuya yatıp bekliyor seni. Senin kendi ayaklarınla tıpış tıpış ona gelmeni.
Aylardır içimde kıpırdanmalar vardı. Hani evlere sığamazsın ya, hani deli gibi özlem duyarsın ya, hani bir mucizeyi bekler durursun ya, işte o hesap. Ardından baş gösteren yalnız kalma isteği, ummadık anlarda geçmişi düşünme hali geldi. Sonra hayatını sorgulama, ilişkilerini gözden geçirme faslı.
Ve anneni, babanı, kardeşini, ablanı, abini artık görüşmediğin eski dostları anlama seansları...
Ve anladım; yaptığım her şey, kızdığım her şey, sevindiğim her şey, mesafe koyduğum her şey aslında kendim içindi.
Bugüne kadar bütün kapıları kendim için açmış, bütün kapıları kendim için kapatmıştım.
Başka seçeneğim vardı ama ben hep "haklı" olmayı seçmiştim. Haklı olmak, büyük olmaktı, haklı olmak kral olmaktı, haklı olmak güçlü olmaktı, haklı olmak karşımdakinden üstün olmaktı.
Ama haklı olmak mutlu olmak demek değildi.
Ve artık sadece mutlu olmayı seçmeye karar verdim. Hayatıma giren herkese tek tek teşekkür ettim. Hatamı kabullendim, onların hatalarını görmemeye niyet ettim. Anladım ki kendimden başka kimseye hükmedemezdim. Kendimden başka kimseyi değiştiremezdim... Artık hazırdım ve değişimi seçtim. "Her günün ona hangi gözle bakarsam öyle geçer" sözünü hafızama kaydettim…