Babamın polis olması nedeniyle, çocukluk yıllarım, Erzurum, Kars ve Ardahan’da geçti.
O yıllarda bugünkü gibi düşük asitli zeytinyağı bulmak çok zordu; ancak buna karşın rahmetli babaannem, annem, yengelerim, teyzelerim zeytinyağlı yaprak sarması, biber dolması, taze fasulye, pilaki yaparlardı.
Ayrıca balık kızartırlardı.
Ulusal gazetelerin bile günlük değil de 2-3 gün sonra okunduğu o yıllarda bile Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu kentlerinde zeytin, zeytinyağı tüketiliyordu.

Dedem Kars’a yanımıza geldiğinde bir miktarda kuru incir getirmişti. Anneme, ‘’bu incirleri kes ve zeytinyağına batır, bir gün sonra hepiniz birer tane yiyin, çok faydası var’’ demişti.
Ailem kuru inciri genelde aşure yaparken kullanırdı.
Neyse konuyu dağıtmayalım.

Ankara’dan Aydın’a geldiğimiz günden beri de kelimenin tam anlamıyla zeytinyağı tiryakisi olduk.
Kardeşim Ergin, pişmiş sebze yemeklerinin üzerine çiğ zeytinyağı döker yer.
Çocukken Pınarbaşındaki Külahçıoğlu zeytinyağı fabrikasına gider, karanlık köprünün yanındaki Apak Ekmek Fırınından aldığımız sıcak fırancaları taze zeytinyağına bandırır, üzerine acı kırmızı pul biber döker yerdik.
Gururla söylüyorum ki ben tek başıma yılda 50-60 kilo zeytinyağı tüketiyorum.

Bunları neden yazdım?
Okuyucularıma soruyorum:
Hangi yöntem, hangi güç beni zeytinyağı yemekten vazgeçirebilir?
Hiçbir güç vazgeçiremez; çünkü zeytinyağına bilinçli olarak bağlanmamın temelinde rahmetli dedemin ve ailemin çok büyük katkısı var.
Ben de çocuklarıma, torunlarıma aktardım.

Mısır üretiminde ilk sırada olan ABD, elindeki mısırların yağını çıkarıp satmak zorundaydı.
Bu satışı etik kurallar içinde yapsaydı, başaramazdı.
Yazımın başlığında belirttiğim gibi Kapitalizmin Psikoloğu reklamcılığı kullanarak insanların bilinçaltlarını kontrol altına aldı.
Ve ne yazık ki yasak olmasına karşın hem kendi ülkesinde hem de başka ülkelerde uygulamayı sürdürüyor.
Bir düğünde, eğlencede ‘’Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem’’ türküsü söylendiğinde, bilincimiz bunun farkında olmaz; ama bilinçaltımız zeytinyağı yenilmemesi, basma fistan giyilmemesi gerektiğine karar vererek, bizi bu iki üründen zaman içinde uzaklaştırır.
Bu süreç içinde bir taraftan da süblimine mesajlarla almamız istenen ürün bilinçaltımıza pompalanarak o ürüne karşı ilgi duymamızı sağlar.

Reklamcılığa, kapitalizmin psikoloğu dedik; çünkü bir psikolog ve bir psikiyatr insanın bilinçaltını bilinçli yöntemlerle kontrol edebilir, yönlendirebilir ve kişinin daha önceki kayıtlarına ulaşabilir.

Bu türkünün söylendiği yıllarda, uzun yıllar ABD’de çalışmış Celal Şahin adında bir sanatçı vardı.
İstanbul’a döndüğünde gazeteciler sordular:
-Sayın Celal Şahin, neden yurda döndünüz?
Akordeon çalarak şov yapan Celal Şahin yanıtladı:
-AMERİKA’DA İŞE YARAMADIM, MARSHALL YARDIMINA DAHİL EDİP GÖNDERDİLER’’
Sanatçı Celal Şahin doğru söylemişti.
Nasıl mı?
Şöyle:
ABD’nin kitabında dostluk diye bir duygu yoktur.
Titizlikle yaptığı sinsi planlarını dostluk ambalajı içinde sunar.
Tıpkı Truva Atı gibi
Ne demişti Yahudi kökenli ünlü dış ışleri bakanı Kissinger, ’’Niye büyük devletiz; çünkü içimizdeki hainleri öldürürüz. Başka ülkelerdeki hainleri de eğiterek, destekleyerek o ülkede yönetime getiririz.’’

Kapitalizmin, dini, milliyeti, ırkı olmadığından, varlığını sürdürmek için; paranın kölesi olan insanların zaaflarını kullanarak kendisine bağlar, o ülkelerdeki sermaye sahiplerini kendine göre yönlendirerek, zengini daha zengin fakiri daha yoksul duruma getirir.
Kapitalizm de zengin de yoksul da sistemi yöneten ailelerin kölesidir.

Kapitalizmi yeryüzünde vahşi kapitalizm olarak uygulayan ülke ABD’dir.
Sözde komünizm tehlikesine karşı ülkemizden bir aylık yol uzaklığındaki Kore’de Mehmetçiğimizi n şehit olmasına sebep olan ABD emperyalizmine köle olan Adnan Menderes, Celal Bayar ve onların başı oldukları hükümetleridir.
Kore’de şehit düşen Mehmetçik için,’’en ucuz Türk askerinin bedeli 70 sent’’ diyen ABD’li generaldir.

Karadeniz bölgemizde açılmasına ramak kalmış soya yağı fabrikamızı ‘’ben sana daha ucuz veririm’’ diyerek açtırmayan ABD ve onun yerli uşaklarıdır.

Tarım ve hayvancılık ülkesi olan yurdumuzda, kendi üretimi olan i süt tozunu ilkokuldaki çocuklara içirerek zehirleyen ABD ve onun yerli hainleridir.

Kore savaşında çarpışmış jet uçaklarını revize ederek bize satıp neredeyse haftada bir askeri pilotumuzun şehit olmasına neden olan ABD ve ondan rüşvet yiyen vatan hainleri yöneticilerdir.

Uçuş süresi bitmiş; ama revize edilerek bize satılan jet uçaklarını kullanırken şehit olan Aydınlı Sümer Akıncı ve Mustafa Özdilek ağabeylerimin nasıl şehit olduklarını dün gibi anımsıyorum.

Bir türkünün öyküsünü yazmak bizi nerelere götürdü.
Bir de bu öyküleri tersine çevirebilecek kadar eğitimli ve bilinçli milliyetçi olsak, işte o zaman bilinçli olarak kimi seçeceğimizi biliriz.

ABD’nin 6 ve 9 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombalarının binlerce insanın ölmesine ve sakat kalmasına sebep olduğunu bilirsek, gözünü kırpmadan bu emri veren ABD başkanı Truman’ın ruh dengesinin nasıl olduğunu da anlayabiliriz.
Ve artık herkes biliyor ki, ABD’de kim başkan oluyorsa ‘’Barış’’ adı altında kardeş kavgasını, iç savaşı organize ediyor.