Her hikayenin bir sonu vardır. Her rüyanın bir uyanışı...
Her gecenin bir sabahı.
Kendi doğrularımızla yürürüz yolumuzu, kendi doğrularımızla alırız kararları. Sonu yıkım olsa dâhi, kimseyi suçlamaya yüzümüz olmaz neticesinde. 
Uzun sessizlikler yerleşir dilimize.
Yüreğimizin çığlıklarına inat. Gitmek isteyeni tutmamayı öğreniriz zamanla. Susmak isteyene susarız uzun uzun.
Bizim adımıza karar verenlerin, vicdan muhasebesine ortak oluruz bazen. Suçlamak kolay, en acısı sessiz kalmaktır ya hani... Zindan sessizliğine bürünürüz. Anlamayana anlatamayacağımızı anladığımızda...
Kararlarıyla baş başa bırakırız bazen insanları, çünkü ne kadar istesen de değiştiremeyeceğini anlarsın zamanla.
Kendi yolumuzun yolcusuyuz hepimiz. 
Yüreğimiz kırık, umudumuz çoktan tükenmiş, mantığımızla hareket etmeyi öğrenmiş ve çıkmışızdır bir yola.
Yol dediysem, aldanmayın yokuşlara. O yokuşlar yüreğimizde birer hatıra.
Giden gittiği yerde mutlu olur umuduyla döneriz ardımıza. Yüreğimizde açtığı yaralara merhem olamaz bu saatten sonra.
Ve sen dost...
Yüreğimdeki o son kalan kırıntıyı da tükettin idam sehpasında.
Büyüttüm yüreğimi yokluğunda. Azad ettim seni, yüreğimdeki dehlizin kuytularında.