Ağacı yaşken eğip sonra dik durmasını isteyen bir eğitim sisteminden geçtiğimi düşünüyorum. Yaşadığım kadarıyla bu sistem, İlkokuldan üniversite sıralarına kadar yarış atı gibi hissetmektir. Faydalı, faydasız her şeyi ezberlemek ancak hiçbir şey bilmemektir. İslamiyet öncesi Türk Edebiyatından, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatına kadar tüm bilgilerin ezberlendiği ancak bir tane Sabahattin Ali kitabının okunmadığı; dört işlem bilmeden integral almanın öğretildiği sistemdir. Öğrenilenleri birkaç ay içinde unutmaktır. Laboratuvarsız kimyanın, romansız edebiyatın, test çözerek beden eğitimi dersinin işlendiği; öğrencinin kaygı içerisinde yaşadığı, kimi zaman ise genç zihninin bilgileri almamasıyla kendisini “aptal” gibi hissettiği sistemdir.
Hayatı sınav sanmaktır. 13 yaşındaki çocuğun düşük puan aldığı için intihar etmesinden daha büyük acı var mıdır? Kimi zaman sınav için hobilerden ödün vermek, "iki üç yıl sonra yaparım" deyip hayallerden vazgeçmektir. Matematik sınavı düşük geldiği için babasının telaşlanarak resim kursundan aldığı çocuğun içinde bulunduğu sistemdir. "Beden eğitimi dersinden 100 aldım” diyen çocuğa “Fen dersinden kaç aldın?” diye sormaktır. Ezberlemekten kendini yeni fikirlere, sorgulamaya, ifade becerisine kapatan öğrencilerin hayal gücünün sıfıra inmesidir. Daha çocukluktan "güneş sarıdır, onu sarıya boyamalısın” denilen, kendini geliştirme ve sorgulama hevesi kalmayan bir öğrenci gerçekten eğitilmiş midir?
Parasızlık yüzünden 3 gün aç yatan üniversite öğrencisinden verim beklemektir. Üniversiteleri arttırarak, eğitimin düşürüldüğü, öğrencinin eğitim aldığını sandığı sistemdir. Ders çalışmaktan tiyatroya, sinemaya gidemeyen, etrafını tanıyamayan üniversite öğrencisi yaratmaktır. Bir adet roman okumadan üniversite sıralarında oturmaktır. Sahafları manav sanan, “Nietzsche ne?” diye soran üniversite son sınıf öğrencisini kolaylıkla bulabilmektir. Pratik bilgileri öğrenmeden, birçok şeyin öğretilmeye çalışıldığı sistemdir. Mahkemeye nasıl başvuracağını bilmeyen, nüfus cüzdanını kaybettiğinde yakınlarına ne yapması gerektiğini soran, ekonomiden zerre anlamayan “parayı biz basmıyor muyuz? Basalım dağıtalım herkese, fakirlik kalmasın” diyen insanlar yetiştiren, ancak türev konusunu mutlaka öğreten sistemdir. Çocukken astronot olma hayalleri kuran, şimdilerde ulaşılacak en yüksek mertebenin KPSS ile atanmak olduğunu düşündüren sistemdir. Bu sistemle sanatta, bilimde başarı beklenir ancak yaratılan tek şey “kafası basmayınca “Allah böyle yaratmış” diyen akademisyenler, felsefi terimleri ezberlemeye çalışan enteller olur. Hazırcı, körü körüne inanan, özgüvensiz, hayati sorunlarla nasıl başa çıkacağını bilmeyen bireyler yetiştiriyor bu eğitim sistemi. Arada harcanan birçok genç zihin, kıymetli öğretmenler ve akademisyenler ile birlikte.
Böyle bir sistemden geçmiş olarak, bunları yazmakta ne kadar zorlanıyorum bilemezsiniz.