Gazetecilik hayatım boyunca pek çok yangına tanık oldum. Ancak dün Nazilli’deki itfaiye erinin evindeki yangın, itiraf edeyim ki yüreğime ateş düşürdü. 
Kimse bu acıyı itfaiyeci Turgay Gezgin gibi hissedemez. Ailesine tanrıdan rahmet, kendisine sonsuz sabır niyaz ediyorum.
Hayatını alevler arasından can kurtarmaya adayan itfaiye eri, kendi ailesini kurtarmaya yetişemedi bu kez.
Ne tuhaf, mesai arkadaşlarıyla sahur yemeği yedikten sonra evine dönüyor ve yuvasının yandığını görüyor. Yürek dayanır mı? Dayanamadı, yığılıp kaldı. Hastanede tedavi altına alındı.
İnsan, böyle zamanlarda hayatın anlam ve değerini tekrar sorguluyor.
Yangın, insanı çaresiz bırakıyor, çemberine aldığı her şeyi yok ediyor. Yaşayan bilir.
Yeri gelmişken, acıdan ders çıkarmak her aklı başında insanın işi olmalı.
Her insanın başına gelebilecek risklerle dolu evlerde yaşıyoruz. Yangın işte bu risklerin başında ve bir kez daha bizlere önlem almayı hatırlatıyor.
Resmi rakamlar da gösteriyor ki, son yıllarda özellikle ev yangın vakalarında artış var.

ELEKTRİK YAYGIN RİSK

Can ve büyük mal kayıplarına yol açan yangınların çoğunluğu elektrikle ilgili… Elektrik kontağı, yüksek voltaj, kısa devre gibi tesisat arızalarına karşı önlem alınmazsa yangın da kaçınılmaz oluyor. Çünkü artık teknolojinin bütün olanaklarının değerlendirildiği günümüzde elektrikle çalışan bütün cihazlar, yangın çıkarma potansiyeli taşıyor.
Her ne kadar sıkça karşılaşmasak da televizyonlarda bulunan led ampuller, cihazlara yönelik yoğun elektrik akımıyla iç devrelere ulaşıp yangın kaynağına dönüşebiliyor. Saç düzleştirici, saç kurutma, tost makinesi, su ısıtıcı gibi küçük ev aletlerinin adaptör kabloları aşırı voltajı kaldırmadığı için patlayıp ev yangınına sebep olabiliyor.
Ev yangınlarının diğer sebepleri ise yemek pişirirken dikkatsizlik, sigara kaynaklı ihmaller, kontrolsüz olarak bırakılan mum ve açık ateş kullanımı olarak sıralanabilir.

TARİHTEN DE DERS ALINMIYOR

Dünyada kent tarihinin bilinen en büyük yangını 2 Eylül 1666’da Londra’nın orta kesimlerinde başlayıp 3 gün boyunca sürmüş. Romalılar döneminden kalan kent duvarlarının içinde kalan Orta Çağ Londrasını tahrip etmiş. 
Sonuç; 13 bin 200 ev, 87 mahalle kilisesi, St Paul Kadetrali ve çok sayıda resmi kurumun binası kül olmuş. 80 bin Londralıdan 70 bini evini kaybetmiş.
Orta sınıfa mensup kişilerle yoksulların ölümleri o dönemde kaydedilmediği için kesin kayıp sayısı bilinmiyor.
Biz de mi? İstanbul’da 24 Temmuz 1660’da bugüne dek görülen en büyük yangın olarak bilinir. İkindi namazı vakti Odunkapısı ile Ayazmakapısı ortalarındaki Ahî Çelebi Camiî yakınındaki sandıkçı dükkanında tütün içen dikkatsiz birinin ateşiyle başlamış yangın…    
Başladığı anda müdahale edilmesine rağmen şiddetli poyrazın etkisiyle İstanbul’un üçte ikisi kül olmuş. 4 bin civarında insan ölmüş. 120 saray ve konak, 40 hamam, 360 cami ve mescit, yüzden fazla mahzen, çok sayıda medrese, tekke ve kilise yanmış. 
Bunları niye anlattım? Çünkü tarih bize ders vermiyor. 
Biz tarihten ders almazsak, çok acı çekeriz. Çok yanarız, çok…