CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından söylemlerini giderek sertleştirdi. Merkez medyanın Saraçhane’deki eylemlerini haberleştirmemesine öfkelendi, “protesto” çağrısı yaptı. 
Bu kesmedi, “tüketimden gelen gücü” kullanma tehdidinde bulundu. “Bizi görmeyeni gömeceğiz” dedi. Yayın organlarını izlememeye, ajans aboneliklerini iptal ettirmeye, ürünleri almamaya çağırdı.
İnternet aramalarında protesto edilen ürünler listesi ilk sıralara çıktı. 
Sonuç ne olur? Birlikte bakalım…
Her şeyden önce sol ideolojinin jargonunda “üretimden gelen güç” vardır. Bu kez “tüketimden gelen güç” kullanıldı.
Pratikte yapılabilecek olan buydu. Ancak günümüzde reklam dünyası öyle çalışmıyor. İnanın firmalar bunu fırsata çevirecektir. Reklam dünyası bambaşka araçlar kullanıyor.
Sinemada ilk ürün yerleştirme Steven Spilelberg’in E.T. filminde yer aldı. Çocuk, yaratığı ortaya çıkarmak için ortaya kek parçaları saçtı. Reese’s Pieces markası filmin vizyona girmesinden bir ay bile geçmeden satışlarını 3’e katladı. Tom Cruies’un filmde taktığı gözlükleri, Ray-Ban’i batmaktan kurtardı, satışları da yüzde 50 arttı. 
Yerli mallarının da aralarında bulunduğu ürünler boykot listesine eklendi. 
“Sonuç ne olacak?” derseniz, bir hafta geçsin göreceğiz.
Reklam dehaları çözümü bulmuştur bile…
Ancak şu gerçek; ne yanımızdakiler dost ne karşımızdakiler düşman… Her ne olursa fatura hep vatandaşa çıkıyor. Özellikle de bir yerlerden beslenmeyenlere…

TÜKETİCİYE TESLİM OLMAK

Tüketici, küresel kapitalizmin denetiminde en etkili unsur… Tüketici elindeki demokratik gücünü, hakkını almak için kullandığında sonuç değişiyor.
Tüketici tercihleri, tüketim ve alışveriş davranışlarıyla piyasa üzerinden toplumsal değişiklikler yaratabildiği de açıkça görülüyor.  
Kısacası tüketicinin aşırı fiyat artışına direnme, ahlaklı ticaret yapılması yönündeki yaptırımlarından aldığı cesareti, bilinçli kitle oluşturabiliyor. Böylece istenmeyen uygulamaları sürdüren kuruluşlar, zamanla tüketicinin arzuladığı çizgiye gelmek zorunda kalıyor. 
Böylece tüketici sosyal, siyasal ve ekonomik gündemde yerini alıyor.
Özgür Özel’in partilileri “tüketimden gelen gücü” kullanma çağrısı tutarlı gibi görünebilir. Ancak ekonomik gerçekliklerden kopuk.
Zira tek yönlü çalışan bir sistem değil bu…
Siyaset cephesinde karşılarında gördükleri üretici firmalara yönelik yaptırımının ucu açık. Zira o kuruluşları AK Parti gibi görmek oldukça zayıf bir dayanak. Zira içinde kendi üyeleri de var. Amaç maddi zarara uğratmaksa piyasa denetimi siyasal olarak kontrol edilebilir karakterde değil.
Son olarak ekleyelim; son 20 yılda tüketici, kendini ifade etme yolu olarak tüketimi kullanmaya başlamıştır, bu doğru. Tüketimle ilgili tercihlerini de siyasal ve demokratik güç olarak göstermeye başladı. 
Bu anlayış, günümüz siyasetine “tüketici-vatandaş” kavramını soktu. 
Sona gelmişken, tüketimden gelen güç etkili biçimde kullanılırsa piyasa üzerinde etkili olur. Burada demek istediğimiz, bunun planlanmış, uzun vadeli çıktıları hedeflenmiş olması gerekir.
Başta söz ettiğimiz gibi piyasa denetimini siyasal baskıyla sağlamak için başka faktörleri de hesaba katarak olabilir.
Bu durumu lehine çevirecek yaratıcı reklam filmleri dönmeye başlayacak. CHP’li üyeler istemese de kafalarının içinde kek reklamları; yıldız sanatçıların rol aldığı giyim kuşam reklamları dönecek.
Tüketim gücünü kıracak gösteriler canlanacak. 
Bakın, görün; yakında Tom Cruise’un gözlüğü bir yana, 60’ını aşmasına rağmen kaslı bedeniyle güneşi durduran krem reklamları tüketiciyi büyüleyecek.