Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) bünyesindeki Teknokent’in yeni bina projesinin yerel paydaşların finansal katkı sağlamaması üzerine askıda kaldığını bugün manşetten verdik.
Aydın özelinde 100 milyon liralık bakanlık hibesinin askıda bekletilmesine neden olan bu durum esasen bizlere ünlü bilim insanı Buckminster Fuller’in de dikkat çektiği şu gerçeği hatırlattı; " Dünyayı değiştirmek için elimizdeki kaynaklar yeterli. Tek eksiğimiz, bunu yapma iradesi”
Geriye dönük baktığımızda, Aydın'ın hayallerinin ve potansiyelinin somut bir ifadesi olması beklenirken gerçeğe dönüşmesi senelerdir yarım kalan, Aydın’a yakışacak çağın standartlarına uygun bir ADÜ Teknokent hayali için geçtiğimiz yılın Ekim ayında Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile ADÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Kent’in bir araya gelmesiyle umutlar yeşermişti.
Bakanlık, 100 milyon liralık hibe sözü verdi ancak projenin tamamlanması için gereken diğer 60 milyon liralık kısım, Aydın’ın önde gelen sanayi ve ticaret kuruluşlarının yanı sıra ildeki dev firmalardan beklenen desteğiyse ne yazık ki göremedi. Sonuç? Proje askıda. Peki bu durum, Aydın’ın geleceği için ne anlam ifade ediyor? Sözümüz meclisten içeri dilimiz döndüğünce izah edelim (!)
Esasen bana sorarsanız ADÜ Teknokent, Aydın’ın teknoloji ve inovasyon alanında bir çekim merkezi olma potansiyeli açısından bakıldığında ilimizdeki girişimcilere, araştırmacılara ve yenilikçi fikirlere ev sahipliği yaparak, dünden bugüne dar çerçevede de olsa bölgenin ekonomik kalkınmasına önemli katkılar sunan eşsiz bir değerdir. Bu paydadan bakıldığında barakadan bozma bir yerleşkede (!) faaliyetlerini sürdürmesiyse Aydın’a yakışmamakla birlikte bünyesindeki bazı girişimcilerin geçtiğimiz yıllarda dünya devi Google’a bile proje üretip sattığı da çok değerli ve önemli bir veridir.
Sonuç itibariyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 100 milyon liralık hibe sözü, projenin başlaması için önemli bir adım fakat projenin tamamlanması için yeterli değil. Bu noktada şu da var; Bana sorarsanız yerel paydaşların katkısı konunun özü itibariyle sadece finansal bir destek değil, aynı zamanda projenin sahiplenilmesi anlamına da geliyor. Yoksa 100 milyon liralık hibeye tamam diyen koskoca Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 60 milyon lirayı da çok rahat sağlar. Burada amaç ilin tüm erklerinin sahiplenme sağduyusuyla Teknokent için elini taşın altına koymaları, ortak bir hedefe kilitlenerek birlikte çalışma ruhuyla hareket edebilmelerini sağlamaktadır. Ancak gelinen süreçte ne yazık ki bu mümkün olamadı.
Şunun altını önemle çizmeliyim; Aydın’daki sanayi kuruluşlarının bu projeye destek vermemesi, sadece bir bina inşaatının ertelenmesi değil, esasen doğrudan doğruya bölgenin teknolojik ve ekonomik kalkınmasının da kısmi anlamda gecikmesi demek. Peki, bu durumda kim kaybediyor? Elbette sahipsiz olduğu sıklıkla konuşulan Aydın’dan başkası değil.
Tarihi, tarımı, turizmi ve jeotermal kaynaklarıyla Türkiye’nin en önemli illerinden biri olduğuna siyasilerimizin seçim dönemlerinde sıklıkla değindiği Aydın’ın, ne yazık ki yeterince potansiyelinin değerlendirilemediğinden her fırsatta dem vuruluyor da makus kaderinin değişmesi adına ortaya konulan doğru dürüst bir girişim var mı? Yok!
ADÜ Teknokent projesinin askıda kalması, esasen kimilerince uçuk da bulunabilir ama bana ABD’deki Silikon Vadisi’nin hikayesini de hatırlatıyor. Kaliforniya’daki Stanford Üniversitesi, 20. yüzyılın başlarında çevresindeki sanayi kuruluşlarıyla iş birliği yaparak bir teknoloji merkezi kurma hayalini gerçekleştirdi. Peki sonrasında ne oldu? Bu hayal, bugün dünyanın en büyük teknoloji üssü olan Silikon Vadisi’ne dönüştü. “Adamlar bizden 100 yıl ileride” dediğimize örnek verecek olursak işte tam olarak budur!
ABD’deki bu dev dönüşümdeki başarıdaki temel noktaysa üniversitenin, sanayi kuruluşları ve devletle el ele vermesinden başka bir şey değildi. Herkes, geleceğe yatırım yapmanın önemini anladı ve bu vizyonu sahiplendi. Eğer Silikon Vadisi bugün sadece ABD’deki bir bölgenin değil, tüm dünyanın teknoloji ve inovasyon merkezi haline geldiyse bunda yerel paydaşların çok önemli katkıları yadsınamaz bir gerçektir.
Bu kadar uzağa gitmeye de gerek yok esasen ülkemizde Aydın dışındaki bir çok ilimizde üniversitelerin bünyesindeki ‘Teknokent’lere yerel paydaşların sağladığı destekler gün gibi ortada. Başlıca olanlarını sayacak olursak; Ankara’daki ODTÜ Teknokent ile Gazi Üniversitesi Teknopark, İstanbul’daki İTÜ ARI Teknokent, İzmir’deki Ege Teknopark, Konya’daki Selçuk Üniversitesi Teknokent, Kayseri’deki Erciyes Teknopark ile taa Erzurum’daki Atatürk Üniversitesi Teknokent’in bulundukları illerdeki sanayi ve ticaret odalarının yanı sıra organize sanayi bölgeleriyle ve firmalarla da iş birliği içerisinde olduğunu zaman zaman basına yansıyan haberlerden de duyuyor, gıptayla bakıyoruz.
Daha yakına geldiğimizde, Aydın’ın komşu illerinden olan Denizli’de bulunan Pamukkale Teknokent, Muğla’daki Muğla Teknopark ve yine Manisa’daki Manisa Teknokent’te yerel paydaşlar özelinde doğrudan doğruya ortaklı yapıların mevcut olduğu da biliniyor. İzmir'de faaliyet gösteren büyük ölçekli firmalardan olan örneğin PETKİM, TÜPRAŞ gibi firmaların Ege Teknopark'taki Ar-Ge projelerine yatırım yaptığı ve ayrıca, yerel KOBİ'lerin de teknoparkta yer alarak inovasyon süreçlerine katkıda bulunduğu da aşikar.
Hal böyleyken Aydın’ın artık Teknokent konusunda yerinde saymasına artık bir dur demenin zamanı geldi de geçiyor. Aydın’ın inovasyon ve teknoloji alanında daha da ilerlemesi adına yerel paydaşların ADÜ Teknokent’e daha fazla destek vermesi ve sahiplenmesi gerekiyor. Şu unutulmasın ki Teknokent’e sağlanacak destek üniversitenin değil, esasen tam anlamıyla Aydın’ın geleceğine yapılan bir yatırımdır.
Vesselam bu da böyle biline…