Aile olmak demek; bir masanın başında nikah memurunun sorduğu “kabul ediyor musunuz?” sorusuna “Eveeeetttt!” demekten ibaret olmasa gerek. O ‘Evet’ içinde birçok unsuru barındırıyor. 
Örneğin; Kendi kök ailemin dinamiklerini seviyorum ama seninle yeni dinamikler oluşturmaya “Evet!”
Bu zamana kadar bir başkasına karşı sorumlu hissetmedim ve bu konuda acemiyim. Ancak elimden geleni yapmaya “Evet!”
Hayatın bu aşamasıyla ilgili bilmediğim çok şey var birlikte öğrenmeye “Evet!” 
Yeni evlenen çiftler öncelikli olarak bekarlık dönemlerinde kurdukları hayallerle evliliğin gerçekliği arasında bir geçiş süreci yaşar. Bu süreç bazen hayal kırıklıkları bazen uyum sorunları bazen de beklentilerin bir türlü gerçekleşmemesiyle sonuçlanır. Bu sorunlar genel anlamda kendi kök ailenizden farklı bir dinamik kurmanın sancılarıdır. 
Kendi ailenizde gördükleriniz, kültürünüz eşinizin ailesinden ve kültüründen çok farklı olabilir. Bu durumun doğrusu ve yanlışı yoktur. Anlaşılması gereken bu iki aileden gelen ve birlikte bir hayat kurmayı isteyen iki insanın yeni bir şeyler yaratmaya gönüllü olmasıdır. Bu da takdir edersiniz ki zaman, emek ve çaba gerektirir. 
Doğası gereği evlilik; aşkın romantizminden, birlikte bir hayat kurmanın gerçekliğine geçmektir. Tabii, bir yönüyle de gerçeklerle yüzleşip, sorumlulukları üstenirken duygusal yakınlığı korumak ve hatta beslemek de bir o kadar önemlidir.
ÖTEKİNE YER AÇMAK
Burada dikkat edilmesi gereken mesele öncelikle iletişim becerilerini güçlendirmektir. Bir sorun yaşandığında yaşanan sorundan dolayı hissedilen duyguları halı altına süpürmemek ve biriktirmemek gerekir. Birlikte yaşama pratikleri çok yeni olan çiftler ilk zamanlarda zihninde bir başkasına yer açmakta zorlanır, geçmiş alışkanlıkların içgüdüsel olarak devam etmesi bireylerin bencil ve sorumsuz görünmesine sebep olabilir. Ancak çoğunlukla bu hatalar neyi yanlış yaptığımızı dahi bilmeden pratikte eksilikten kaynaklanan hatalardır. 
Sorunların görmezden gelinmesi, konuşulmaması; iç dünyamızda öfkeyi biriktirmeye; anlaşılmadığımızı, görülmediğimizi hissetmeye sebep olabilir. Kavgaya dönüşmeyen sağlıklı iletişim yollarını bulmak ilişkimizi besler, sorumluluk duygularını arttırır hatta çiftlerin birbirlerine açık olmaları duygusal yakınlığı da pekiştiren bir aracı haline gelir. Ancak bu; her gün her an bir sorunlar ajandası tutmak, kendini ifade etmenin limitlerini zorlamak demek değildir.
Belki bu alanda belli başlıklar oluşturmak sorunlarınızı çözmekte size yardımcı olur; öncelikli olarak özgürlük, bireysellik ihtiyaçlarınızı ve ortak alanların sınırlarını konuşup, karşılıklı olarak dengede buluşmak önemli bir etkendir. Çünkü en sık yaşanan problemlerden biri aşırılaşmış bağımsızlık isteği ve eşi olmadan bir bardak su dahi içmek istemeyen bağımlılık sorunlarıdır. 
EŞİNİ YENİDEN KEŞFETMEK!
Kök aileniz ile kuracağınız yeni ilişkileriniz de konuşulması gereken bir diğer konudur. Çiftlerden birinin ailesi geliş gidişlerde çok daha rahat ve esnekken diğerinin ailesi davet edilmeden gelmemeli gibi bir durum olmamalı. Bu durum çok spesifik gibi görünse de çiftlerin farklı meselelerine de sirayet eden dengelerin bozulmasına sebep olacak kadar güçlü bir konudur. 
Konuşulması gereken bir diğer konu ise küçük şeylerden çıkan büyük tartışmalardır burada da konuya olaylardan çok tetikleyiciler yönüyle bakmak gerekir. Yaşanan olay nesnel bir yerden bakıldığında aslında küçük bir mesele gibi görünürken sizin duygu dünyanızda sebep olduğu etkileşim gözden kaçırılmamalıdır.
Evlilik elbette birlikte yaşamak kadar birlikte büyümektir de. Büyürken; herkes tökezler, düşer kalkar, hatalar yapar. Bu süreçleri daima kurduğunuz güçlü ailenin temellerinin sağlam atılmasının bedeli olarak değerlendirmek; her an yeniden tanıştığınız eşinizin, var etmeye çalıştığınız ailenizin tadınız çıkarmanızı kolaylaştıracaktır.