Güzel şeyleri yok etmekte, onları kötü göstermekte üstümüze başka bir ulusun çıkacağını zannetmiyorum. Bu anlamda yeryüzünde bir araştırma yapılsa öyle geliyor ki, ilk sırayı biz alırız.
Meydanlarda, televizyon ekranlarında her konuşmasında ‘bunlar eski Türkiye’yi geri getirecekler’ diyor ve başka bir şey demiyor. Ha haksızlık yapmayalım bir de, ‘eski Türkiye bir daha geri gelmeyecek’ söylemi de var.
Söylem ile eylem birlikteliğine, uyumuna baktığımızda ise ortada tam bir uyumsuzluk var. Tıpkı seçim geçesi zafer konuşması ile sonrası arasındaki fark gibi fark var. Diyor ki; “eski Türkiye geri gelmeyecek”.
Yapılana bakıyorsunuz, bundan kırk yıl önce CHP’li belediyelerin gündeme getirdiği ve kriz yıllarında dar gelirlilerin nefes almasını sağlayan TANZİM SATIŞ mağazalarını seyyar olarak yaşama geçiriyor. Kalıcı olacak mı, olmayacak mı onu zaman gösterecek. Ancak bugün görünen ve uygulamadaki durum ESKİ TÜRKİYE kendi eliyle yeniden yaratılmaya çalışılmış durumda.
Türkiye’nin aslında olmazsa olmaz gerçeği var; ÜRETİM.
Eğer üretmeden tüketmenin dayanılmaz hafifliğinden vaz geçer ve yeniden Kurtuluş Savaşı sonrasındaki yıllara döner ve üretimi birinci hedef olarak algılar ve üretimi artırmak için devlet eliyle teşvikler alır ise sebze ve meyvedeki kriz de aşılır, kırmızı et sektöründeki kriz de aşılır. Hatta daha da ileri gidelim; ürettiğimizi dışarı satarak döviz girdisi de sağlayarak cari açığımızın aşağı çekilmesinde de önemli mesafeler kat edebiliriz.
Her fırsatta geçmişi kötülemek ve bizim dışımızdakileri kötülemek yerine ülkenin içinde bulunduğu durumu doğru tahlil edip üretim ekonomisini yeniden hayata geçirebilirsek eski Türkiye’ye geri dönmek diye bir durum da söz konusu olmayacaktır.