Gelin bugün bir hikâye anlatalım. Kıssadan hisse, bir hikâye ile haftaya başlayalım. Sıcakların bunalttığı, stres soktuğu gerçeğinden yola çıkarak hikâyemize başlayalım.
“Ülkenin birinde, bir fabrika varmış. Ürettiği ürünler çoğunlukla beğenilmese de yine de fabrikanın satışları hiçbir zaman zarar edecek düzeye düşmemiş, aksine beğenilmeyen ürünler arttıkça satışlar da artmış.
Fabrikanın müdürü de bu patronlarının gözünde daha bir değerlenmiş ve bir gün patronlar onu fabrikanın genel müdürlüğü noktasına getirmeye karar vermişler ve genel müdürlük koltuğuna oturtmuşlar.
Gel zaman git zaman bizim genel müdür her şeyi ben bilirim, en iyi ben bilirim demeye başlamış. Öyle ki, tasarımı da ben bilirim, üretimi de ben bilirim, pazarlamayı da ben bilirim derken, yönetim kurulu başkanlığını da en iyi ben bilirim noktasına gelmiş.
Yönetim kurulu üyeleri tepkili, yönetim kurulu üyeleri, nasıl olur, her şeyi sen bilemezsin, bizi batıracaksın gibi söylemlerde bulundukça bizim genel müdür daha bir hırçın olmaya, hatta fabrikayı ‘ben olmazsam batar’ noktasına getirmeye çalışmış.
Aradan geçen zaman içerisinde yönetim kurulu başkan yardımcılarından biri taraf değiştirme kararı almış. Başından beri ‘her şey tek elde toplanırsa fabrika batar’ noktasında olan başkan yardımcısı taraf değiştirip ‘bütün yetkilerin tek elde toplanması iyidir, fabrika daha iyi bir ivme kazanır, fabrika gelişir, büyür’ demeye başlamış.
Yönetim kurulu üyeleri durumu ortaklara açmak ve ortakların oylarına sunmak istemişler. Fabrika Genel Kurulu’nu toplamaya ve ortaklara danışmaya karar vermişler ve bir tarih belirlemişler. Fabrikayı tek kişinin yönetmesini savunanlar ve karşı olanların söylemleri havalarda uçuşmaya başlamış. Sonra genel kurul toplanmış, ortaklara danışılmış…”
Sonra ne mi olmuş?
İşte orası size kalmış. Bizden bu kadar, gerisi sizin bileceğiniz iş. Biz böyle bir hikaye anlattık, hikayenin de sonunu siz tamamlayın artık.