Ülkeyi ikiye bölen boykot var ya; neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Muhalefetin, sesinin duyurulmadığı, iktidar imkânlarıyla siyaset yapma alanlarının kısıtlandığı iddialarıyla başlattığı boykotun tonu değişmeye başladı.  
AK Parti iktidarı açısından baktığınızda “yerli ve milli ürünlerimize boykot yanlış” anlayışı gelişiyor. AK Parti, halkı boykot edilen mağaza ve ürünlerden alış veriş yapmaya çağırdı.
CHP de “kendini ifade etme biçimi” olarak bu yolu seçtiğini dile getirip boykotun devamını istiyor.
Biz ne istiyoruz?
Öfkenin, linçin değil; barışçıl ve ilkeli bir yerde durulup anlaşma sağlanmasını… 
Siyasetin katı gerçekliği için bu talep romantik gelebilir. Ancak ülkenin daha da vahim sonuçlarla karşılaşacağı gerçeği, siyasetin beklentilerine feda edilmemeli…
Tıptı boykotun orijinali, çıkış noktası Charles Boycot olayında olduğu gibi… Yani “boykot”a adını veren İrlandalı Charles’ı boykot eden çiftçiler, ilkeli ve barışçıl yol izlemişlerdi.  
Boykotun etik meşruiyetini kaybetmemesini bekliyoruz.
Ahlaki ikilemlere girmeden, kutuplaşmalar zirveye çıkmadan bir barışçıl çözüm istiyoruz.
Zira en etkili boykotlar öfkenin değil, ilkeli ve barışçıl kararlılığın ürünüdür.

KABUL ETMEK CESARETTİR

Bireysel ve toplumsal olarak içinde yaşadığımız gerçekliği kabul etmiyoruz. Hatta yaşadığımız hayatı tanımlamaktan çekiniyoruz. Belki de cesaret edemiyoruz. Sonra “ne ara bu hale geldik?” diye soruyoruz. Beyhude bir sorudur bu. Çünkü verilen hiçbir cevabı “doğru” kabul etmiyoruz.
İşte böyle zamanlarda “kitabın ortasından konuşan” bilge insanları dinlemek gerekir. Çünkü lafı eğip bükmeden; gerçeği olduğu gibi söyleyen bu insanlar çare olacaktır.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “insan lise döneminde faşist oluyor, üniversitede komünist ve ateist” diye kitabın ortasından konuşuyor. “İş hayatında kapitalist, emekli olunca da Müslüman oluyor” diyor Tarhan hoca… 
Genelleme elbette… Ancak doğruluk payı ne çok değil mi?
Sonra ideoloji ve inançtan bağımsız evrensel insan ahlakı önermesiyle geliyor Nevzat Tarhan ve şöyle diyor: 
“Japonlar 3-4 yaşında çocuklara ahlâki, insani değerleri aşılıyor. Dürüst olmak, sözünde durmak, eşyasını toplamak gibi tutum ve davranışı içselleştiriyor. Kapitalist sistem ‘zeki ve çalışkan ol yeter’ diyor. İyi bir mühendis olup sentetik madde üretiyor, bilgisayar mühendisi olup korsanlık yapıyor, hekim oluyor yeni doğan çetesi kuruyor.”
İşte kitabın ortasından konuşan bir bilgi insandan aktardıklarım. Bunları okuyunca “arızamız nerede?” diye sorarken cevabı nereden çıkaracağınızı da anlamış olmalısınız. 
Boykotu yapanlar da, iktidar araçlarının da dahil olduğu imkanlarla boykotun olumsuz etkilerini kaldırmak için mücadele edenler de bu ülkenin insanı… 
Sorunun temeli; kimse kimseyi dinlemiyor. Duyduklarını da kendi düşüncelerine uygunluğu ölçüsünde kabul edip karşı tarafın niyetini ve amacını yok sayıyor. 
Böyle bir ortamdan barışçıl ve ilkeli çözüm üretilemez.