Kültürümüzün bir parçası olan fıkralar artık eski sıcaklığında değiller. Günümüzde öyle küçüklerine fıkralar anlatan büyüklerimiz de kalmadı. Biz büyükler de fıkraları unutalı bir hayli zaman oldu. Hani şu sosyal medya denilen iletişim araçları peydah olalı beri bir gömüldük pir gömüldük sanal aleme. Oralarda fıkralar beğeniliyor, oralarda fıkraları görüyoruz.
İstedim ki, seçim atmosferinde olduğumuz şu günlerde biraz gülelim. Ararken karşıma Hoca Nasrettin’in aşağıdaki fıkrası çıktı. Ben de sizlerle paylaşmak istedim. Okuyun ve siz de kendinize düşeni alın.
“Bir gün Nasrettin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşmuşlar. Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede, sabaha kadar köy meydanında bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekecekmiş. Şayet bunu beceremezse, o arkadaşlarına ziyafet çekecek. Kararlaştırılan gün Hoca meydanın ortasında, sabaha kadar tir, tir titreyerek beklemiş.
Sonra yanına gelenlere:
- Tamam demiş. İddiayı kazandım.
- Ne oldu ne yaptın demişler.
- Bekledim sabaha kadar demiş.
- Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla.
Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.
- Ne yapıyorsun? demişler.
Kıs, kıs gülerek cevap vermiş:
- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!..”