Öncelikle özgürlük dediğimizde neyi kastettiğimizi bir paragrafla ifade edelim.
Özgürlük: herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî. Özgür irade, bireysel özgürlük, adalet, kamu hakları, politik özgürlük, ifade özgürlüğü, ahlaki sorumluluk, özerklik, öz irade kavramlarını karşılayabilen genel bir anlama sahiptir.
Gelelim ekonomik özgürlük konusuna. Bu da fazlaca tartışılması ve irdelenmesi gereken bir konu olarak karşımızda duruyor. Geçtiğimiz günlerde Doğruluk Payı’nın kamuoyu ile paylaştığı verilere baktığımızda ekonomik olarak da pek fazla özgür olduğumuz söylenemez.
Açık kaynaklardan yapılan araştırmalar sonucunda Türk insanı ekonomik olarak ‘KISMEN ÖZGÜR’ kategorisine giriyor.
Ekonomik Özgürlük Endeksi, ekonomik özgürlük ve çeşitli sosyal ve ekonomik hedefler arasındaki pozitif ilişkiyi göstermekte. Bu bağlamda; toplum sağlık, çevre temizliği, kişi başına düşen servet, insani gelişme, yoksulluğun ortadan kaldırılması ve demokrasi ekonomik özgürlük ile yakından ilgili kavramlar. Heritage Foundation’ın yayınladığı Ekonomik Özgürlük Endeksi, ülkeleri 100 puan üzerinden değerlendiriyor. Puanlamaya göre ülkeler “özgür değil”, “çoğunlukla özgür değil”, “kısmen özgür”, “çoğunlukla özgür” ve “özgür” kategorileri altında yer alıyor.
Rapora göre Türkiye, 2019’da bir önceki yıla kıyasla tam 10 sıra geri giderek 68. sırada yer almış. Heritage Foundation’ın raporuna göre bu gerileme, Türkiye’de yargı etkinliği ve hükümet harcamalarındaki düşüşün iş ve çalışma özgürlüklerindeki mütevazı artışları aşması nedeniyle gerçekleşmiş. Sonuç olarak 2019’da Türkiye’nin ekonomik özgürlük puanı 0,8 puan düşerek 64,6 olarak kaydedilmiş. Türkiye bu puan ile “kısmen özgür” ülkeler sınıflandırmasında yer alıyor.
YATIRIM TEŞVİKLERİ NASIL DAĞILIYOR?
Yine Doğruluk Payı’nın yaptığı bir başka araştırma yatırım teşviklerinin nasıl dağıldığı üzerine. Bu araştırma sonucunda Doğruluk Payı kamuoyu ile aşağıdaki değerlendirmeyi paylaşıyor.
“Gelişmişlik seviyelerine bakılmaksızın dünya üzerindeki ülkelerin birçoğu kendi ekonomilerini geliştirmek, ihracat değerlerini yükseltmek ve istihdam oranlarını artırmak için yatırım teşviklerine başvurmaktadır. Teşvikler sayesinde belirli bir sektöre yapılan yatırımlar artırılabilmekte ve bölgesel eşitsizlikler de engellenebilmektedir. Türkiye çok uzun zamandır bu teşviklere başvurmaktadır ve bu teşvikler bazen ihracat teşvikleri, mali teşvikler, finansal teşvikler ve bölgesel teşvikler olmaktadır. Türkiye’nin uyguladığı ve 2001 yılından itibaren çeşitli başlıklar altında kayıt altına alınan teşvikleri inceledik.
En fazla Teşvik Belgesi ve Yatırım alan ve bunun sonucunda İstihdam yaratılan şehir İstanbul olmuştur. Bursa en fazla Teşvik Belgesi alan ikinci şehir olmasının yanı sıra yatırım miktarı 7. sırada olmuş ve istihdam yaratılan 3. şehir olmuştur. İzmir aldığı teşvik belgesinde 3. yatırım miktarında 4. olmasına karşın yaratılan istihdamda ise 5. olmuştur. Diğer şehirlerin de karşılaştırılmasına bakıldığında yatırım miktarı ve istihdam arasında paralellik olmamasının teşviklerin verildiği sektörler olarak yorumlanabilir. Antalya teşvik belgesinde 7. Yatırım miktarında 9. olmasına rağmen yaratılan istihdam açısından 2. olmuştur. Antalya bölgesine turizm gibi hizmet yoğun sektörlere verilen teşvikler doğal olarak daha fazla istihdam yaratmaktadır denilebilir.”
Araştırma sonucunda görüyoruz ki, Aydın yatırım teşvik belgesi sıralamasında da, yatırım sıralamasında da yer almıyor. Yatırım yapılmayan ve teşviklerden yararlanamayan bir ilin gelişmesi ve ekonomik özgürlük değerlendirmesinde üst sıralara tırmanması da olası değildir.