Polis 65 yaş üstü vatandaşa hor görüyor, bağırıp çağırıyor, hakaretler yağdırıyor. Bırakın karşısındaki yaşlıya hürmet etmeyi, insan olarak bile saygı duymaktan uzak. O üzerine geçirdiği resmi elbiseden aldığı güç ile esiyor, gürlüyor. Oysa o da biliyor, o elbiseyi sırtından çıkardığında bir hiç olduğunu, bağırıp çağırdığı, hakaret ettiği o 65 yaş üste amcadan daha üstün olmadığını. Ama gel gör ki, üzerindeki resmi elbisenin gücüyle hakaretler yağdırmaktan, bağırıp çağırmaktan, üzerine yürümekten geri durmuyor.
Sözünü ettiğim Manisa otogarında yaşanan bir olay. 65 Yaş üstü bir amcamız otogarda ve yanında da yakınları var. Polisler gelip bir şeyler söylüyor. Amca da derdini anlatıyor. Sonra birden ortalık geriliyor, polislerden biri bağırıp çağırmaya başlıyor. Yaşlı adama ‘Sen bana bağıramazsın’ diyor ama kendisi tabir yerinde ise avazı çıktığı kadar bağırıyor. Adeta Manisa otogarı polisin bağırışları ile inliyor. Diğer polisler, vatandaşlar, yaşlı adamın yakınları araya giriyor, ancak polisi durdurmak, sakinleştirmek ne mümkün. Kendisini devlet zannederek bağırdıkça bağırıyor. Oysa o içimizden biri, sadece giydiği elbise nedeni ile devletin koyduğu kuralların uyulmasını sağlamakla yükümlü; ama bunun ne kadar bilincinde olduğu tartışılır.
Bu ve buna benzer çok olayı yaşıyoruz. Sosyal medyaya düşmediği için de kimsenin haberi olmuyor. Manisa’daki olay sonrası Manisa valiliğinin yaptığı açıklama ile polisin açığa alındığını ve hakkında soruşturma başlatıldığını öğrendik. Burada başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere Manisa Valiliği ve Manisa Emniyet müdürlüğü duyarlı davranışları nedeni ile teşekkürü hak ediyor.
Bu olaydan da çıkarmamız gereken bir ders var elbet. Ülkenin hemen her ilinde bu ve buna benzer olaylar yaşanıyor ve hemen hemen hepsi de kamuoyuna yansımadan geçiştiriliyor. Vatandaşa kötü davranan görevli de iyi yaptığını, görevini yaptığını zannederek gururla dolanıyor. Hayır durum öyle değil. Bu olay ve benzerleri gösteriyor ki, polisimizin çalışma koşullarının ağırlığı nedeni ile psikolojik durumları zaman zaman bozulabiliyor. O nedenledir ki, polislerimiz her üç ayda bir psikoterapiden geçirilmeli. Onların sorunları araştırılmalı ve sorunlarının çözüm yoluna gidilmeli. Her şeyden önemlisi de vatandaştan üstün olmadıkları, sadece kurallara uyulmasını sağlamakla yükümlü oldukları belletilmeli. O zaman bu ve benzeri sorunlar da yaşanmayacaktır. Bu noktada da İçişleri Bakanlığımıza ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne görev düşmekte.
BAKSEN ŞU MÜDÜRÜ YAPTIĞINA
İnan Gül’ün Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı ajansaydın internet sitesinde önceki gün bir haber okudum; İnan Gül’ün imzasını taşıyordu. Haberde bir müdürün vatandaşa davranışı aktarılıyordu.
Habere göre sorunları olan iki vatandaşın Müdür ile konuşmak istediklerini belirttikleri ve müdürün sekreterinin ise il müdürünün ilçe müdürleri ile toplantıda olduğunu söylediği aktarılıyor. Vatandaşların bekleyeceklerini söylemesinin ardından da sekreterin odaya girdiği ve müdür ile görüştükten sonra vatandaşlara seslenerek “Kapıdan kendinizi gösterin” dediği ve sonrasında da müdürün işi olduğunu bakanlık genelgesini okuduğunu belirterek vatandaşları kendisine geldikleri ve sorunlarını ona anlatmak istedikleri için de bir takım ifadeler ile kovulmaktan beter ediyor.
Sayın Müdür, o makam sizin babanızın makamı değil öncelikle bunu bir anlamalısınız. Sonrasında da o “bana gelmeden önce alt birimlerle görüşmeliydiniz” çiftçiler, köylüler olmasa sizin o makamın da olmayacağı gerçeğini bilmelisiniz. Bir başka konu da siz vatandaşa hizmet için o koltukta oturmaktasınız. Size gelen vatandaşın sorununu hiyerarşiye uymamış bile olsalar çözümlemekle yükümlü olduğunuzu unutmayın.
Makamlar ve mevkiler gelip geçicidir, insanlık ise bakidir. Bunu da unutmayın…