Günler başını alıp giderken, zaman hızla değişirken, o eski bayramları, içimizdeki yardımsever insanları, benliğimizi kaybederken durup bir düşünmeli insan. Nereye bu yolculuk? Günden güne büyüyüp ayaklarının üzerinde dimdik durmaya hazırlanırken kendine kulak vermeli, her şeyden önce kendini tanımalı. Ben kimim ve durmaksızın ilerleyen bu zamanda kendim ve çevrem için ne yapmak istiyorum? Diğerlerinden önce kendini tanımalı ki zamanı geldiğinde kendini doğru tanıtabilmeli. Peki sizler kendinizi tanıyor musunuz?

Bizi biz yapan değerlerimiz, örflerimiz, ananelerimiz o kadar hızlı değişti ki göz açıp kapayıncaya kadar kimse ne olduğunu anlamadı, hayatın içerisinde ki düzen sinsi sinsi değişirken yeni olanın büyüsüne kapılıp eskinin güzel yanlarını çabucak unuttuk. Mutlaka fark edenlerimiz olmuştur ama modernliğin, batılı olabilmenin büyüsüne o kadar kapıldık ki hiçbirimiz büyüyü bozmaya cesaret edip ‘Hayır! böylesi bizim toplum yapımıza uymaz’ diyemedik.

‘Modernlik’ deyince aklınıza ne geliyor? Benim aklıma ‘Ah ah nerde o eski bayramlar’ diye sitem eden büyüklerimiz geliyor. Halbuki bayram yine aynı bayram peki değişen ne? Değişen modernlik peşinde koşan bizleriz. Batının iyi yönlerini alalım derken eldeki bayramdan olduk iyi mi?Batılının gece hayatını, dilindeki argolarını, ‘cool’ yanını, büyüklere saygının olmayışını, aile bağlarının zayıflığını, lüks ve şatafatlı yaşamını örnek almayı tercih ettik asıl başarılı oldukları eğitim, bilim konularını örnek almadık.

Batılı her bireyi becerisi doğrultusunda eğitirken bizler matematikten anlamayıp her matematik dersinde deftere resimler çizen öğrencileri zorla matematik kursuna gönderip kafasına vura vura matematiköğretmeye çalıştık, yetmedi bir şeyden anlamıyor diye azarladık, özgüvenini de elinden aldık. Yahu herkes matematik bilmek zorunda mı?

Yıllardır canla başla bütün öğrencilere aynı dersleri öğretmeye çalışıyorsunuz, nefes aldırmıyorsunuz, siz burada herkesin matematiği türkçesi iyi olsun diye debelenirken, batılılar bilimde, fende çağ atlaya atlaya ilerliyor. Bu da yetmiyor bizim beyinlerimizi de bizden alıyor ve her ne hikmetse biz bu eğitim alanındaki başarılı yönlerini örnek almak yerine toplumsal değerlerimizi batı toplumuna uydurmaya çalışıp, kendi benliğimizi unutup, geleneklerimizi unutup kendimizden uzaklaştık ve şimdiler de ise beyinlerimizden uzaklaşıyoruz, düşünmeden sorgulamadan koşulsuz şartsız itaat ediyoruz.

“Ah ah nerde o eski düşünen beyinler” Bu sözlerle sitem etmemiz çok yakın. Artık o eski bayramlar olmadığı gibi İbn-i Sina’lar, Yunus Emre’ler, Mehmet Akif’ler, Ziya Gökalp’ler daha niceleri bu topraklarda yetişmiyor, her filizlenen tohumun başını ezip, suyunu güneşini çalıyorlar. Batının iyi yönü kötü yönü bir yana dursun, geriye dönüp tarihin tozlu raflarına baktığımızda ünlü düşünürlerin, tıpçıların İslâm ülkelerinden çıktığını, eserlerinin bugün bile hala batı doğu fark etmeksizin dünya bilimine yol gösterdiğini görebiliriz.

Ataları böyle olan bir millet şimdilerde batının toplum yapısına karşılık kültür mirasını takas ediyor hem de gözünü bile kırpmadan. Çünkü neden? Ne kadar değerli olduklarını hatırlamayacak kadar tarihi unuttu, düşünmeyi unuttu. ‘Bir milleti yok etmek isterseniz askeri istilaya lüzum yoktur; tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla manevi değerlerini, ahlakını yozlaştırmak kâfidir. (Peyami Safa)

Bütün imkanlarını elinden alıp, sesi çıktığında başını ezdiğiniz insanları sonrasında cahillikle suçlayamazsınız lakin bütün imkanları elinden alınsa da en nihayetinde insan düşünen bir hayvan, doğamız gereği düşünüyoruz ama son zamanlarda onun bile kolayını bulduk, ‘Hayatta kalabilecek kadar düşün gerisi önemli değil’ diye düşünüyoruz. Bizler bu düzen sandığımız maddi manevi sömürüye bir dur diyelim de isterlerse durdursunlar ama unutmayın ki kafamızın içini kimse göremez ve kimse hayallerimize, ideallerimize, fikirlerimize müdahale edemez.