Güzel günler göreceğiz dedikçe, yarınımızın bugünden güzel olacağını umut ettikçe hüsrana uğruyoruz. Daha kötüsü olmaz olmamalı diye düşündükçe hep daha kötüsüyle yüzleşiyoruz.

Hangi birinden başlasam bilemiyorum, sırf konuşamıyor diye canlı bir varlık olarak görülmeyen hayvanlarımızdan mı, gençliğinin baharında öldürülen kızlarımızdan mı, melek olan çocuklarımızdan mı, annelerimizden mi, yoksa annesinin babasının kuzularından mı?

İsimlerini söylemeden de eminim ki bir çoğunuz nasıl öldürüldüğünden kim olduğunu anlayacaksınızdır. Çünkü biz olanları ezberledik, biz ölenleri ezberledik ve kimse bir şey yapamıyor ya da kasıtlı olarak yapmıyor. Herkes bir köşeye geçmiş yeni bir hikaye ve yeni bir ölüm bekliyor, bekliyor ki sosyal medyasına koyacak bir malzemesi olsun ve yine o insanlar sokakta karşılaşınca direk telefona sarılıyor ama amaç polisi ya da ambulansı aramak değil amaç video çekmek çünkü bir hayat bir videodan daha değersiz!

Bir yerde denk geldim diyordu ki" Yarın bir gün sokakta bir yerler de öldürülürsek yardım eden olmaz ama mutlaka bir videomuz olur."Çok haklı, Emine Bulut ölmek istemiyorum diye kızının gözleri önünde kanlar içinde boğazını tutarken yalnızdı ama o anların videosu ne yazık ki herkeste var. Şule Çet, onun tek amacı çalışmaktı ve sonra ne mi oldu patronları tarafından 20. kattan aşağı atılıp öldürüldü, bu kadarla da kalmadılar öncesinde taciz ettiler fakat yine bitmedi sonrasında da rahat bırakmadılar, zaten rahat bir kızdı bakire değildi diye çirkin ithamlarda bulundular, babasına kızına sahip çıksaydın dediler ve biz bunu demelerine izin verdik.

Rabia Naz, henüz 11 yaşındaydı, evinin önünde yaralı bulundu. Hastanede şüpheli bir şekilde öldü ve babası 10 aydır hala kızının ölümünü aydınlatmak için mücadele ediyor. Güllü Yılmaz, eşi tarafından benzin dökülerek yakıldı. Özgecan Aslan, yalnız kaldığı otobüste otobüs şoförü tarafından tecavüze uğradı, yetmedi karşı koyduğu için bıçaklandı, demir çubukla dövüldü, cesedi yakıldı. Yetmedi bilekleri kesildi. Ceren Özdemir, (Beni her ölüm derinden sarstı ama bu başkaydı) Her şeyden bihaber evine giderken tam evin kapısının önünde kalbinden bıçaklandı. Diğerleri gibi hayalleri, ailesi, umutları, arkadaşları, hayatı elinden alındı. Ceren henüz 20 yaşında bir balerindi ve ailesi kadar olmasa da ölümünü kabullenmek epey zorlandım.

Hapiste birilerini öldürmeyi kafasına koymuş insan müsveddesi çaldığı bir bıçakla 4 kilometre takip ettikten sonra bıçağı Ceren 'in kalbine saplıyor. O bıçak keşke taşlaşmış kalplere saplansaydı da bir genç kızın hayallerini, hayatını bu dünyadan söküp almak yerine kötülüğü söküp atsaydı içimizden. Hayatları zorla ellerinden alınan daha nice insanlar, daha nice çocuklar ve daha nice kadınlar var… Sırrı Süreyya Önder çok güzel açıklamış aslında; “Kadın karnına koca bir dünyayı sığdırdı, siz dünyanıza bir kadını sığdıramadınız”

Sokakta yürürken arkamıza bakmaktan, tenha yerlerden geçerken telefonla konuşuyor gibi yapmaktan, saat geç oldu diye sokağa çıkamamaktan, mekanın neresi olduğu fark etmeden tacize uğramaktan bıktık usandık. Öldürülüyoruz, kimimizi abimiz, kimimizi babamız, kimimizi kocamız, kimimizi sevgilimiz, kimimizi de hiç tanımadığımız birileri öldürüyor. Belki de bir sonraki haber başlığı benim.. Kesin olan bir şey var ki caydırıcı cezalar uygulanmadığı sürece bir sonraki yeni haber başlığı içimizden biri.