Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün gençlere seslendiği Gençliğe Hitabesi; "Ey Türk Gençliği..." diye başlıyor. Geleceğimizin gençlerin elinde olduğu, onlara emanet ettiğini, umudunun gençlikte olduğunu söylüyor.

Umut bu denli gençlikte iken neden en çok zora sokulan, elinden bütün imkanları alınan yine gençlik oluyor? Üniversiteye yerleşmek, geleceğini planlamak için çabalayan pırıl pırıl gençlerimiz var ama gelecek planlarına sıra gelmeden meslek kaygısı, sınav kaygısı, maddi sıkıntılar önünü kesiyor. Kısa süreli değişkenlik gösteren, sürekli yeni yöntemlerin denendiği, karmaşık eğitim sisteminin olduğu bu son zamanlarda bile başarıya ulaşıp üniversiteye yerleşen birçok gencimiz daha üniversitenin güzel yanlarının tadını çıkaramadan maddi zorluklarla karşılaşıyor.

Birçok arkadaşım sadece devletten aldığı 500 TL burs/kredi ile geçiniyor. Yurt ücreti, yol masrafı, kitap derken kendine pek de bir şey kalmıyor. Kendinizi geliştirin, kitap okuyun, müzeler gezin, yolculuk yapın, bunlar sizlerin bize önerdiği, kendi kişisel gelişimimiz için yapmamız gerekenler ama gelin görün ki bunları yapacak maddi imkanımız yok. Burs alanlarımızın dışında eğitim kredisi alanlarımız -20.000 ile üniversiteye başlıyor. Yaşıtlarım yurtdışında becerisine göre üniversite okurken, ben her genç beynin aynı tip kabul edildiği, becerilerin göz ardı edildiği bir sınav sistemi ile boğuşup üniversiteye yerleşmeye çalışıyorum.

Mezun olduktan sonra da iş bitmiyor, seçtiğim mesleği yapabilecek miyim? İş bulabilecek miyim? Bunların stresinden gençliğimizi yaşayamıyoruz. Planlamak zorunda olduğumuz o kadar çok şey var ki biz yarınımızı düşünürken, sistemin çarkları arasında ezildiğimizi bile anlamıyoruz.

Kimilerimiz intihar ediyor, kimilerimiz okuyamıyor, kimilerimiz istemediği mesleklerde senelerce çalışmak zorunda kalıyor, kimilerimiz de beyin göçüyle daha iyi standartlarda hayatına başka ülkelerde devam ediyor, bunlar ülkemiz için büyük kayıp.

Mustafa Kemal Atatürk 'En büyük umudum gençliktedir.' dedikten sonra bizim şu anki içinde olduğumuz durumu yani hem bizim umursamazlığımızı hem de yukarıda bahsettiğim dış nedenleri görseydi acaba yine aynı şeyi söyler miydi?