Bir önceki hafta yazdığım yazıda feminizmden bahsetmiştim. Bu hafta onun devamı niteliğinde olabilecek bir konuya değinmek istiyorum. Hepinizin de bildiği gibi kadın cinayetleri bir hayli arttı ve önüne geçilmez ise bu artış bütün hızıyla devam edecek.

Son yıllarda kadın cinayetlerinin artmasında kadının toplumsal alandaki rolü, erkek egemen toplum yapısından kadın egemen toplum yapısına dönüşün yaşanması, kadının siyasal ve toplumsal alanda haklarının artması ve uygulanan cezai yaptırımların etkili olmaması gibi daha birçok neden gösterebiliriz. Peki, feminizm dalgası bu kadar kabul görmüşken, kadın hakları erkeğinkiler seviyesine yaklaşmışken, kadın cinayetleri azalmak yerine neden daha da artarak devem ediyor?

Erkeklere daha doğdukları andan itibaren ne kadar önemli varlıklar oldukları, saygı duyulmayı hak ettikleri, güçlü oldukları öğretilir. Kadınlara ise daha küçük bir kız çocuğu iken yemek yapmak, hizmet etmek, çocuk bakmak öğretilir. Demek ki bizler hatayı daha en başta yapıyoruz, kız çocuklarına yemek yapmayı erkek çocuklarına araba kullanmayı öğretiyoruz ilerde kızlar araba kullanamıyor, erkekler yemek yapamıyor diye şikâyet ediyoruz. Verilen eğitimde bir hata var, cinsiyetsiz bir ortamda çocuk yetiştiremiyoruz.

Daha doğmadan kızlara pembe erkeklere mavi diyoruz oysa eskiden annenin hamile iken onun canının istediği ile kız-erkek cinsiyet belirlenirdi: ekşi-Ayşe/ tatlı-Hakkı. Yapılan bu cinsiyet ayrımı, renk ayrımı, becerilerin öğretilmesi hususundaki cinsiyetçi tavırlarımız ilerde erkeğin kadını ezmesi ve akabinde kadına şiddet ve cinayetlerin artmasına yol açıyor. Kadının toplumdaki rolünün artmasına paralel olarak cinayetlerin de artması ve benzer bir olay olan Ortaçağ döneminde bilge kadınların artmasından sonra kilisenin kadınları cadılıkla suçlaması ve öldürmesi hususundan bahsetmek istiyorum. Tarih tekerrürden ibarettir sözünün kanıtı niteliğinde olabilecek benzer olayların uzun yıllar sonra farklı toplumlarda görülmesi yüzyıl olarak ilerlediğimizin ama düşünce yapısı olarak geriye gittiğimizin göstergesi olabilir mi?

Ortaçağda erkek egemen toplum yapısının yerini kadın egemen toplum yapısına bırakmasıyla toplumsal düzende farklılaşmaların önüne geçmeye çalışan kilise, paranoyak düşüncelerle bilge kadınları cadılıkla suçlamış ve öldürmüştür. Önceleri cadılık ve büyücülük normal karşılanıyor hatta her toplumun kendi büyücüsü bulunuyordu ama kadın bedeninin anlaşılmazlığından korkan ve onu şeytan karşısında güçsüz gören kilise cadılığı yasakladı ve şifalı otlarla uğraşan, ebelik yapan, dul hatta çirkin kadınları şeytanla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle öldürdü.

2019’un Temmuz ayında 31 kadın öldürüldü. Bunlardan 2’si boşanmak istediği için, 4’ü ayrılmak ve 4’ü de başka konularda kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü. Bu ayda öldürülen kadınlardan 7’sinin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi, 11’i evli oldukları erkek, 1’i eskiden evli olduğu erkek, 1’i abisi, 1’i babası, 1’i damadı, 1’i torunu, 1’i tanıdık birisi, 6’sı birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü. 16’sı ateşli silahlarla, 5’i kesici aletle, 1’i boğularak, 3’ü darp edilerek öldürüldü, ne yazık ki 1’i yüksek bir yerden şüpheli bir şekilde düşerek öldürüldü ve 5’inin nasıl öldürüldüğü tespit edilemedi. Dikkat çekmek istediğim yer bu bilgilerin sadece 1 ayı kapsaması. Dönüp Ortaçağdaki kadının durumuna ve şu anki duruma bakmanızı ve olan durumu incelemenizi istiyorum.

Son olarak Adnan Menderes Üniversitesi Fen edebiyat fakültesi Sosyoloji bölümü öğrencisi Özgecan Altınışık evinin balkonundan atlayarak intihar etmiş ve hayatını kaybetmiş. Psikolojik sorunlarının olduğu ve ilk intihar girişimi olmadığı söyleniyor. İntiharın sadece psikolojik nedenlerle olmadığının, altında başka nedenlerin de yattığının farkında olmalıyız. Adnan Menderes Üniversitesinde bu intiharın ilk olmadığını biliyoruz, kısa bir süre önce de tıp fakültesi öğrencisi Oğuz Ege Yiğiter, kafasına poşet geçirip tüpü açarak intihar etti. Psikolojik nedenler dışında da nedenlerin olduğunu ve yetkililerin bunu araştırmasını istiyoruz, ölen arkadaşlarıma Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.