Gün gelir yıllarca verdiğin savaşta aslında yapayalnız olduğunu hissedersin...
Tek başına, kime neye karşı geldiğini bilmeden, kimi koruduğunu bilmeden... Öyledir ya hep, bir an gelir bakarsın çevrene, elini tuttuğunu zannettiğin aslında bir hayalden ibarettir....
Yüreğini emanet ettiğin, hiçbir zaman yüreğini sana teslim etmemiştir...
Dua'larla bezediğin düşlerinin hiç gerçekleşmeyecek bir hayal olduğunu fark edersin bir an, sadece bir an tüm hayatını alt üst etmeye yeterlidir aslında....
Kabullenme sürecinde çektiğin sancılara rağmen, yine de yüreğinde "belki" kelimesi daha ağır basar..
İşte o an, inkar ettiğin tüm hisler hücum eder gözbebeklerine.
Yüreğine karşı verdiğin savaşta, kaybeder mantığın... Yüreğimiz değil midir bizi biz yapan, her şeye rağmen "ha gayret" diyerek bir adım atmamızı sağlayan...
Yüreğinle verdiğin savaşların ne galibi vardır ne mağlubu...
Ardından dökülür kelimeler istemsizce bir bir, konuşmaya başlar yüreğin seninle...
"Yetmedi mi ona verdiğin zarar, varlığınla verdiğin zararı gör" diyerek başlar yüreğin konuşmaya... Ardı arkası kesilmeyen, bastırdığın her cümle bir tokat gibi çarpar yüzüne...
Zamanı gelse de gitmenin, kıyamadığın her bir an canlansa da gözünde, istemesen de bazen gitmektir aslolan...
Daha fazla zarar vermemek adına, daha fazla üzmemek adına ve daha fazla yormamak adına...