Aydın’ın kayıp yılları başlığı altına yazılacak o kadar çok konu var ki neresinden tutsak elimizde kalıyor.

İlimizin teşvik sistemindeki uğradığı haksızlıktan tutun, rotası askeri yasak bölgeye çevrilerek yıllar önce sivil uçuşlara kapatılan ve halen açılamayan Çıldır Havalimanı’na, sürüncemede kalan çift hatlı demiryolu projesinden tutun, kilometrekareye 137 insanın düştüğü Aydın’daki imar faciası ilçelerin kaderiyle oynayan basiretsiz yerel yönetimlere kadar hangi konuyu ele alsak ki sahi?

Milli gelir sıralamasında yıldan yıla geriye düşen, buna rağmen akla ziyan kriterler baz alınarak Ankara’daki aklı evvel bürokratlarca ‘Zengin İl’ olarak yaftalanıp teşvik sisteminde adaletsizliğe uğrayan Aydın için Ankara’da etkin lobi yapılamamasını bir kenara bırakalım.

Çıldır Havalimanı’nı ve diğer tüm sayabileceğimiz eksik ve gedikleri de kafamıza takmadan günlük güneşlik bir Aydın hayali kuralım;
Düşünün ki bu Aydın, Milli Gelir sıralamasında ilk 10’da, ihracatta ilk 10’da ve nüfusu iki katına yükselmiş. Yine mevcut OSB sayısı da 10’a hatta 15’e çıkartılarak işsizlik en dip noktaya ulaşmış, sürekli göç alan ilde ayrıca ikinci bir üniversite de kurulmuş…

Ne güzel olur değil mi?

Aslında bu saydıklarımızın bir bir mümkün olması hayal değil…

Öncelikle Aydın’da esaslı ve köklü bir zihniyet devriminin hayata geçmesi, bu hayalin mümkün olabileceğine dönük en radikal adım olacaktır ancak ildeki erklerin ne yazık ki böyle bir derdi halihazırda yok!

Zihniyet devriminin önce tepedekilerde başlamasının, özünde bu ilde yaşayan herkese doğrudan ya da dolaylı yoldan sirayet edeceği kaçınılmaz bir gerçek ancak kimsenin böyle bir dertle dertlenmek umurunda değil!

Siyasi ikbal hesaplarına öyle gömülmüşler ki ‘Biz’ değil ‘Ben’ endeksli kurguladıkları kader planında, gelecekteki statülerinin ne olacağıyla daha çok meşguller.

Onların bu meşguliyetinden mütevellit olsa gerek, Aydın’ın sahipsizliği günden güne daha da fazla sırıtırken ilimizin kayıp yıllarındaki makas da günden güne daha da genişliyor.

Peki dur diyebilen var mı?

Hayır!

Umarım bir gün bu gidişata dur diyecek, bu memleketin sorunlarını samimiyetle kendine dert edinen hesabi değil hasbi kadrolar iş başına gelir…

Yoksa biz daha çok havanda su dövmeye devam ederiz!

DİĞER YAZILARI