Umudun kırıntısı dahi görmeden, güneşe bir defa bile yüzünü dönmeden, yağmurda ıslanmanın nasıl bir his olduğunu fark etmeden, yere çıplak ayakla basmanın tadına varamadan göçüp giden hayatlar eşdeğerdir ölüme....
Hayatın bir anlamı olduğunun farkına varamayan insanlarla, hayatı sorgulayanlar arasındaki uçurumda savrulmak belki de...
Yaralamak mıdır hayat yoksa aldığın yaraya rağmen yüreğine sarılıp devam etmek midir yoluna...
İnancını özünü bir kenara bırakıp hayatın sana sunduklarına razı gelmek midir, yoksa inancına sarılıp kendine yeni bir hayat kurmak mıdır...
Hayat nedir, iyi ile kötünün bir yarışı mıdır yoksa...
Kime neye göre kötü, ya da kime neye göre iyi...
Sana hayatı söyleyeyim mi, hayat benlik duygusu içinde özünü kaybedenlerle, inancına özüne sahip çıkanlar arasında bir yarıştan ibaret...
İyilikle kötülük arasındaki kavgadan ziyade, merhamet ve bencillik arasındaki bir çekişme değil de nedir...
Üstelik ikisinin de aynı sonucu istediğini bilmeden...
Hep böyle değil midir zaten... İstenilen sonuç aynı, gidilen yol farklı...