Yeni bir haftayı nasıl geçireceğinizle ilgili önünüzde pek çok seçenek var gibi görünüyor değil mi?
Şimdi şu cümleyi okuduğunuzda büyük olasılıkla zihninizi işiniz, aile ve sosyal hayatınızla ilgili düşünceler dolduruyordur.
Ülke genelinde ve Aydın’da geçtiğimiz hafta yaşananların yarattığı zihin karışıklığı kişisel hayatımıza sızıyor.
Kişisel hayatımız da büyük ölçüde bizi kuşatan olaylara göre şekilleniyor.
Günlük hayatınızda, sohbetinizde kullanabileceğiniz; duygusal dünyanızda olup bitenlere açıklama getirmenize az da olsa yardımı dokunacak bir yazıyla haftaya başlamak istedim.
Bu anlamda bizi şekillendiren şartlar değil; şartlara tepki verme biçimimiz olduğunu fark edeceksiniz. 
Öncelikle kişisel ruh ve beden sağlığımız önemli.
Hastalıklar, ölümler, yıkımlarla ilgili okuduğunuz pek çok haber duygusal dünyanızda değişiklikler yaratacak. Bunlar davranışlarınıza, ilişkilerinize, çevrenizle iletişim biçimlerine yansıyacak.
Dikkat edin, biz her zaman kendimiz olabiliyor muyuz? Toplumdan bağımsız düşünüp, davranabiliyor muyuz?
Bu yüzden haftaya biraz nefes alarak başlayalım.
Bütün sıkıntılar içinden, her şeye rağmen biraz mutluluk çıkarabilme çabasına teşvik amacıma ortak etmek istiyorum.

ÖMÜR SARKAÇ GİBİDİR!

Hepimiz mutluluk peşindeyiz. Anlık, günlük hazları mutluluk zannedenler, ardından büyük bir mutsuzluk hissediyor. 
Daha çok eğlenmek, daha çok tatil yapmak ama az sorumluluk almakla mutlu olacağını düşünen arkadaş; dur, düşün ve karar ver! 
Bugün hallettiği bir sorunun ardından mutluluğun kendini beklediğini düşünen pek çok insan vardır.
Sorunu çözer ama mutluluk bir başka sorunun ardında gizlenmiştir.
Didim, Kuşadası, Güzelçamlı gibi adını duymak bile kulağa hoş gelen sahillerde yeni bir hayat kurmanın mutlu edeceğini düşünen insan; hayatının geri kalanını yan gelip yatma amacına bağladıysan çok yanlış!
Hayata anlam ve değer katan bir amaca sahip olmaktır. Zorluklarla mücadele etmek, sevdiğin şeylerin peşinden gitmek, kaybetmek ya da kazanmak uğruna gösterilen çaba yaşama anlam katar.
Günlük hayatın telaşı, duygu yıkımlarının ötesine geçmek, mutlu olmak istiyorsan hayatını bir amaca bağla. 
Felsefe tarihinin en hüzünlü sözlerinden biri Arthur Schopenhaer’a aittir.
“İnsan ömrü sarkaç gibidir!”
 Tüm ömrümüzün sarkaç gibi gidip geldiğini düşünür Schopenhaer. İç dünyası karanlık, dünya değerlerine mesafeli ama mutluluk üzerine eseri bile bulunan bu huysuz filozofun hayatın hakikatini özetleyen şu cümlelerine duyarsız kalamayız: 
“Ömrümüz sarkaç gibi sağdan sola gidip gelir. Istıraptan sıkıntıya… Bende olmayan şeyi arzu ederim ve yokluğundan ıstırap duyarım. Arzu ettiğim şeyi elde ettiğimde artık arzu ortadan kalkar. İşsizin ıstırabı; çalışanın sıkıntısı... Aşk acısının ıstırabı; çift olmanın sıkıntısı… Sarkaç ömür boyu durmaz!” 
Büyük düşünür yine de ıstırabın ihtiyaç olduğunu, mutluluğu ancak onu irade gücüyle alt ettiğimizde elde edebileceğimizi söyler.
Tıpkı patlayacağını bile bile bir sabun köpüğünü olabildiğince uzun üfleyerek büyük yapmaya çalışmamız gibi beyhude amaçlarımızın peşinden gideriz. 
Bu kısır döngüden kaçamayız.
Bir amaca bağlanmış, hedefi tutturulan bir hayat yaşamaya değer.
Güzel haberlerde buluşmak dileğimle mutlu bir hafta diliyorum.