Atatürk’ün 1937’de Söke’de gerçekleştirilen Ege Manevraları adındaki askeri tatbikata katıldığında, “havası, manzarası iyi gelir” denilerek yörenin ileri gelenlerince davet edildiği ‘Karina Dalyanı’na bir tatlı huzur almak için uğraması o süreçte mümkün olmadı…

Hastaydı; 1934’te ABD’li General Mac Artur ile görüşmesi esnasında söylediği, ”Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve adaları geri alacağım. Selanik de dâhil Batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım” sözü çınlıyordu zihninde…

Hatay’dı; Aklının bir ucunu kemiren…Kaldı ki Söke Ovası’ndaki bu tatbikat dosta güven, düşmana korku vermesinden öte Misak-ı Milli için kararlılık, Megali İdea hayali güden karşı ada sakinlerine de gösterilen esaslı bir tokattı! Tüm Avrupalı devletlerce de dile getirilen yeni bir dünya savaşına Türk Ordusu’nun Mareşal Atatürk’ün önderliğinde hazır olduğu gösterilmeliydi!..

Hasta olarak katıldığı Söke’deki Ege Manevraları tatbikatında, denilen o ki ‘Karina Dalyanı’na uğraması için yörenin bir ileri geleninin ısrarı karşısında bir süre düşündü; Aslında ata toprağı olan Serçin’i de merak ediyordu; Oraya da bir gidesi vardı…

Hatay, hastalık, hasret…Doktorun istirahat telkini…Düşündü ve keyfi gezintiye vakit ayrılacak zaman değildi...Ne Serçin ne de ‘Karina Dalyanı’ Fransızların iştahını kabartan Hatay’dan daha önemli de değildi!

Söke Ovası’na binlerce askerin günlerce süren tatbikatı için gelmişti. Program belliydi; 9 Ekim1937 günün akşamı trenle saat 20.00’de geldiği Söke’de, 10-11 Ekim günlerinde Söke’de gerçekleştirilmekte olan manevraları izleyecek, kurmaylarına gördüğü eksiklikleri ve uzmanı olduğu askeri eğitimlere ilişkin tecrübelerini dikte ettirecekti!

Oysa çok sevdiği “Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver” dizelerinin geçtiği o çok sevdiği Selanik Türküsü’nü Karina Dalyanı’nda denize nazır bir masada oturup dinlemek ve mübadeleyle Doğanbey’e gelen hemşerileriyle hasbihal edip sıla özlemi gidermek, belki de bir nebze hastalığına karşı moralini de yükseltecekti ancak bu ziyareti nasip olmadı!...

İşte Atatürk’ün gelmeyi çok isteyip de ömrü vefa edecek olsaydı bir sonraki ziyaretine ertelediği bu ‘Karina Dalyanı’na geçtiğimiz günlerde bir isim geldi.
Dalyanda karides çiftliği kurmak için iştahını kabartan Gaziantepli bir firmaya peşkeş çekilircesine yapılmak istenen ihaleyi paçavraya çeviren bir isim…

Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin katılması üzerine iptal edilen ihaleden dolayı sevinç içindeki halkın, Özlem Çerçioğlu’nu karşılaması, ağırlaması ve uğurlaması sanırım o bölge için tarihi bir gündü!..
Sorup soruşturdum o civarda bu güne kadar hiçbir siyasetçi için bu denli coşkulu bir kalabalık görülmemiş!
Ellerinde ayyıldızlı Türk bayrağımızla tarifsiz bir sevincin yüzlerinden okuduğu köylüler arasında kim mi vardı peki?

Geçtiğimiz Ocak ayında ‘Ahmet Kaptan’ın oğlu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, “Balık çiftlikleri kurulmasın, ekmek teknemizden olmayalım” çağrısını gazete sütunlarına taşıdığım 21 yaşındaki İlker Akduman ve ailesi…

Saliha Teyze, Balıkçı Mehmet, Ayşe Abla, Atatürk’ün sağlığında çocuk yaşta olan hemşerileri, hepsi oradaydı!.. Yaklaşık 2 bin insanımız Çerçioğlu’na karşı yalın, duru ve içten bir teşekkür için oradaydı!

Çerçioğlu’nun 2014 yılında seçim startını verdiği Doğanbey’e civar köylerden o kadar insanı çeken samimiyet en az üçe katlanmıştı bu kez.. Sanırım saat 19.00 dolaylarında köye gelen Çerçioğlu da şaşkındı; Rantın değil halkın kazanması için işler yapıldığında vatandaşın bağrına nasıl bastığını bir kez daha gördü ve tatbik etti!..

Karşılamada davul ve zurnayla çalınan ‘İzmir Marşı’, belki de 84 yıl önce ancak Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk gelseydi bu kadar coşkulu ve içten bir sinerjiyle politize(!) olmadan etkileşim doğurabilirdi…

Öyle de oldu!

Karina Dalyanı Zaferi kutlu olsun!