İncirimiz var, zeytinimiz var, kestanemiz ve pamuğumuz var. Aydın’ın dört efesi olarak adlandırılan bu ürünlerin tamamı Allah’ın vergisi olarak bu topraklarda yetişiyor yetişmesine de katma değeri yüksek birer ürüne dönüştürülmeleri ne alemde peki?
Aydın Kestanesi ve Aydın İnciri ile Türkiye’de Avrupa Birliği’nden Coğrafi İşaret Tescili’ne sahip iki ürünü bulunan tek iliz amenna ama sanırım kendi potansiyelini değerlendirip açığa çıkaramama noktasında da sanırım ülkede tekiz!
İlimize dışardan gelen Devlet erkanına, bazı üst düzey siyasilere bile sunulan taleplere bakıldığında artık onlar da klasik bir ezberle karşılaştıklarından mıdır nedir bir süredir artık karşımızda beklentileri ısrarla karşılanmayan bir Aydın realitesi de var.
Aydın ne istiyor diye baktığımızda bunu da kısaca özetleyelim; Aydın, Çıldır Havalimanı’nın sivil ve kargo uçuşlara açılmasını istiyor, yüksek hızlı tren istiyor, Çine-Güllük Demiryolu Projesi’ni, dar gelirli ailelere yeni TOKİ konutlarını istiyor, Efeler’e eğitim kampüsü istiyor, ‘İhtisas OSB’ istiyor, bölgesel teşvik sistemindeki adaletsizliğin giderilmesini, benzer ölçekteki illere yapılan yatırımların yarısının Aydın’a da yapılmasını, antik kentlerin ayağa kaldırılmasını istiyor, yıl 12 ay turizm imkanı istiyor.
Hatta jeotermal kaynakların yıl 12 ay sadece enerji üreten firmaların ceplerini değil kenti de ısıtmasını ve hatta sıcak yaz aylarında soğutmasını da istiyor ama en basitinden Buharkent örneği de karşımızda öylece duruyor!
Buharkent örneği demişken açalım burası çok önemli (!); İlçedeki jeotermal enerji santrali yatırımı bulunan bir holding ile anlaşan Belediye Başkanı Mehmet Erol’a göre esasında aynı zamanda ilimiz için de bu devrim gibi projeye ‘Büyükşehir Yasası’ nedeniyle siyasi engel çıkartılıyor!
Yasayı ortaya atanın ve çıkaranın elbette partisi olduğunu biliyor ama bu konuda yanlış yapıldığını da bir süredir ısrarla vurgulayıp; “Yasa koyucu bu yetkiyi büyükşehre vermekle yanlış yapmış. Şimdi ben bu yasayı düzeltmeye çalışıyorum” diyor!
Esasında zaman zaman bu konu açıldığında bir holding ile Buharkent’i ısıtacakları konusu ortaya çıkınca Özlem Çerçioğlu’nun “Bu konuyu beraber yapalım” dediğini de ekliyor ama esasında elbette kendisinin de dediği gibi yanlış olan yerel yönetimlere şehirlerin ısıtılmasıyla ilgili saha bırakılmaması!
Yani orasıyla ilgili de yasayı yapan ‘kadük’ bırakmış, elden ne gelir teranesi sürüyor.
Umarım Erol’un yasayı düzeltme konusundaki girişimleri sonuç verir ve Aydın’da ilk kez bir ilçenin jeotermal kaynakla ısıtılmasının önü açılır!
Peki Aydın daha başka ne istiyor?
Öncelikle onca talebe ilişkin hazırlanan fizibilite raporlarının, ilgililere sunulan talep dosyalarının Ankara’nın kalorifer kazanlarında yakıt olmasını istemiyor?
Peki Aydın özeleştiri yapabiliyor mu? Hayır!
Aydın’ın manevi şahsına ‘Ankara’da parlamentonun, siyasetin ve bürokrasinin soğuk kulislerinde vekalet edenler tam manasıyla yeterli midir? O da hayır!
Ankara’da Aydın adına lobi yapabilme gücü 2011’den bu yana neredeyse yok!
Çünkü ‘Teşvik Bölgesi Sistemi’nde adaletsizlik de yaklaşık 11 yıldır sürüyor!
Peki buna bir dur demesi gerekenler ne alemde?
Kendisine meramını anlatan vatandaşı, “Kısa kes Aydın havası olsun” kıvamında sözde esprili bir dille geçiştirebilecek samimiyetsizlikte olanları hesaba katarsak, kendi havalarında olduğu da bir gerçek!
Esasında sözün orjinalinde geçen kelime de ‘aba’dır fakat biz seçim günü kendisine abayı yakıp oy atan vatandaşa bile bunu söyleyenin neresini düzetelim!
Bazen, biz de ‘Oh ne ala Aydın’ deyip geçiyoruz vesselam…
Sağlıcakla kalın!