‘Sana sevda sözleri damıttım gönül hokkasının kuruyan dipsizliğinden…
Hoyratça tüketilen sevgilerden azade bir durulukta…’

Zaman zaman karaladığım şiirleri hatırlatıp bana siyasi ya da Aydın ile ilgili ciddi konular dışında duygusal, sevgi dolu yazılar yazmamı da isteyen bir arkadaşımın ricası üzerine bu kez köşe yazımda farklı bir konuya değineceğim;

Esasen Aydın’da Milli Mücadele’ye Yörük Ali Efe’nin nasıl dahil olduğunu, bilindik bir rivayet üzerinden hatırladığımızda aklımıza gelen ilk hissiyatın adı da ‘Aşk olduğuna göre bazen Aydın’ı anlatırken arada ‘Aşk’ı da işlemek lazım gerekiyor diye düşünüyorum. Öncelikle o meşhur rivayeti de hatırlayalım;

Rivayet odur ki bir gün Yörük Ali Efe, cins atına binmiş ardında sıra sıra kızanlarla gidiyor. Saçı başı açık onyedi yaşlarında bir kız yolu ortalamış elinde bakraç, hiç umursamadan yürümektedir. Yörük Ali Efe, dizginlere asılıp kadının saygısızca ve umursamadan kenara çekilmesine gücenip sorar;
(Keza Yörenin örf ve adetleri, ancak çok yakın akraba karşısında örtünmemeye izin vermektedir. Böyle bir yakınlık olmadığına göre bu hareketin anlamı, o erkeği adam yerine koymamaktır)
- Sen erkeğe yol verilceğini bilmiyon mu gız?
+ Afedersiniz siz erkek misiniz?
- Ne biçim gonuşuyon len?
+ Gavur memlekete girmiş, asıyo, kesiyo, beyimiz keyfince at gezdiriyo.. Tüh senin kalıbına! gören de seni adam sancek! Yiğit olan gider palikaryaya çatar!
Yörük Ali o gün için susup kalmıştır; Ta ki 3 sene sonra İzmir'e giren atlıların en önündeyken atını birden bire kalabalığın arasına sürüp kendisini adam yerine koymayan ve ileride eşi olacak olan o genç kızla göz göze gelene kadar;
-Söyle bakalım erkek miyim?
Kız parıldayan gözlerini kaldırıp cevap verecektir;
-Erkeksin efem...

******************************************************

Bu nostalji dolu girizgahın ardından gelelim esas girizgaha yani bundan sonra düzenli olarak fırsat buldukça yazmaya çalışacağım şiirsel ‘Tefrika’nın giriş kısmına;

-SUS SÖYLEME DİLRUBA-

Sana sevda sözleri damıttım gönül hokkasının kuruyan dipsizliğinden. Hoyratça tüketilen sevgilerden azade bir durulukta…
Hani bir zambaktı, gözlerine değen usulca. Hatırla; Hani bir gözyaşıydı yanaklarını umarsızca yaran.
Birlikte aşacağımız yokuşu düşün. ‘Sonsuza kadar’ diyoruz ya hani; Göğe uzanan bir merdiven yok henüz bu yolun sonunda. Hayat bize neleri saklıyor o da meçhul…
Yine de gülümseyerek gözün göze, sözün söze mıhlandığı o anı düşün. İlk zeybeğin yavuklusunun gözlerinin önünde vurulup düşerken yalpalamamak için dizlerini kanatırcasına yere çöktüğü anı…
Sana güvercin ayağına bağlayıp da ucunu yakıp gönderdiğim bu mektubun küllerini sakla…

DİĞER YAZILARI