Aydın Menderes'in hayattayken kaybettiği babasına ve idamlara ilişkin gün yüzüne çıkmamış hatıraları 2012 yılında kitap haline getirildi.
Merhum Başbakan Adnan Menderes’in en küçük oğlu Aydın Menderes, rahatsızlanmadan önce anılarını kaydetmeye başlamıştı. Özellikle 27 Mayıs'a, öncesine, sonrasına, ailesine, babasına dair hiç anlatmadığı olaylar, duyguları bu ses kayıtlarındaydı. Eşi Ümran Menderes, Aydın Bey'in vefatının ardından onun bir isteğini daha gerçekleştirdi. Aydın Bey artık hayatta değil ama babası ve idamlara dair gün yüzüne çıkmamış anılarının yer aldığı "Babam ve Ben" isimli kitabı artık raflarda…
İşte o kitaptan önemli kesitler;
27 MAYIS GECESİ
26 Mayıs'ı 27 Mayıs'a bağlayan akşam annemle yemek yedik. 22.45 haberlerini radyodan dinledik ve yattık. Saat kaç olduğunu bilmiyorum.Ama her yer karanlıktı. Annemin beni sarsarak uyandırdığını hatırlıyorum. "Oğlum kalk, ihtilal oluyormuş" dedi. Kalktım ve hızla giyindim. Annem bazı telefon konuşmaları yapıyordu. Bu arada da bana "askerler devlet dairelerine el koymaya başlamışlar, telefonlar geldi Aydın" dedi.
ANNEM "BABANIZI HAYATTA BIRAKMAZLAR" DİYORDU
Annemin zihninde pek iyimser senaryolara yer yoktu. O 27 Mayıs sabahından 17 Eylül 1961 günü saat 19.00 haberlerinde babamın idamını işitinceye kadar hep "oğlum, babanızı kolay kolay hayatta bırakmazlar bu gidişi de ayrıca hiç iyi görmüyorum" diyordu.
USTURA İLE FOTOĞRAF
Babamların Yassıada'da çekilmiş fotoğrafları ilk defa neşredildi...Basılan resimlerden hiçbirisi iç açıcı değildi, hele bir tanesi çok manidardı. Yüzü sabunlu Adnan Menderes'i bir berber traş ederken çekilmişti bu fotoğraf, ustura da tam Adnan Menderes'in boğazının hizasındaydı. Çeşitli çağrışımlara yol açacak manidar bir fotoğraftı. Sabah görmüş, üzülmüştük, içimiz parçalanmıştı. Annem de hemen yorumunu yapmıştı. "Oğlum" demişti, "işte böyle böyle mukadder bir akıbet için milleti alıştırıyorlar."
SON GÖRÜŞME
Gözüm babamın yüzüne ve boynuna ilişti. O son derecede nazik, alçakgönüllü, en yumuşak bir ipekten kadifeden daha yumuşak bu veli mizaçlı, bu güzel yüzlü insanın, bu güzel başına acaba hangi ananın doğurduğu insan evladının eli yağlı ilmeği takabilir diye düşündüm. Dehşete düştüm. İçimde tuttum. Uzun yıllar kimseye bir şey diyemedim. Vakit doldu ayrılmak vakti geldi. Ayrılmak mı, adı öyle. Aslında rahmetli babamın da bizlerin de ciğerlerimiz canlı canlı sökülseydi bu kadar acı vereceğini zannetmem. Tekrar tekrar döndü babam. Bize sarıldı, biz ona sarıldık. Onu kapıdan çıkardılar. Büyük bir boşluk, büyük bir karanlık ortalığı kapladı.
BABAMIN İNFAZI
Akşam vakti yaklaşıyordu. Kulağımız radyodaki haberlerdeydi. Ev bir hayli kalabalıktı. 19.00 haberlerinde Adnan Menderes hakkındaki idam cezası da İmralı'da infaz edilmiştir haberi verildi. Ev kalabalıktı, belki 60-70 kişi var. Belki bir saniye belki beş saniye idrakler dondu herkes birbirinin yüzüne boş gözlerle baktı. Sonra herkesten büyük bir feryat ve hıçkırıklar yükselmeye başladı... Milli Birlik Komitesi'nden ve idamla ilgili olabilecek diğer mercilerden rahmetli Adnan Menderes'in cenazesinin bize tevdi edilmesi için bir telgraf yazıldı. Bu telgraf saat 19.40 civarında çekilmiştir.
29 YIL SONRA
1990'da naaşların nakli devlet töreniyle gerçekleşince bana niye 29 yıl sonra diye sordular. Ben de "demek ki darağaçları 29 yılda sökülebiliyormuş" diye cevap verdim.