Neleri çağrıştırıyor; ‘Yeter söz Söke’nindir” sözü… İçinden çıktığı partiden NATO koridorlarına uzanan dolaylı eller vesilesiyle idam edilerek asılan ve çok partili sisteme geçiş sürecinde ‘Yeter söz milletindir’ diyerek Kırat’ı şaha kaldıran Merhum Başvekil Adnan Menderes’i mi?
Kırat’ı Menderes’ten sonra ikinci kez şaha kaldıran ve gidip gelip hükümetler kurarak en sonunda da siyasi kariyerini Cumhurreis olarak taçlandıran Merhum 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de aklıma gelmiyor değil. Neleri çağrıştıyor; ‘Yeter söz Söke’nindir’ sözü derin derin (!) düşünüyorum… DP’den belediye başkan adayı olan Süleyman Toyran’ın ittifak adaylarına alternatif olarak ‘Üçüncü Aday’ olarak çıkması Söke’deki türlü siyasi hesapları alt üst etmişken…
Söke’de seçim atmosferi üzerinden değerlendirmelerde bulunmam noktasında gerek Söke’deki bazı meslektaşlarım, gerekse de Söke’de yaşayan sevip saydığım kimi tanıdıklarımızın ısrarcı tutumları karşısında sessizliğimi bozmaya karar verdim vesselam.. Seçim sürecini Söke’ye zaman zaman gelerek takip edebildiğim ve halktan alabildiğim sinyaller, yaklaşımlar, tartıya konan boş ya da dolu kefeler ışığında konuşacak olursam, açıkçası Söke’deki adayları ‘Bıçak Sırtı’ diye tabir edebileceğimiz zor bir seçim bekliyor diyebilirim.
Bu noktada aday profili olarak ele aldığımızda ilk başlık altında mevcut Söke Belediye Başkanı Süleyman Toyran’dan bahsedecek olursak; Toyran, Söke’de görev yaptığım süreç dahilinde zaman zaman siyasi ya ya da teknik bazı nedenlerden ötürü eleştirdiğim bir belediye başkanı olmakla birlikte yine zaman zaman hak verdiğim bazı hususlarda da ‘Yiğidi öldür hakkını yeme’ desturuyla bazen yererken dahi aynı zamanda gerek dürüstlüğü, gerekse de kadirşinaslık, dar imkanlara rağmen hizmet üretebilme çabası, mesai saatinden sahadaki çalışmalara ve gelir gider dengelerine kadar hassasiyet sahibi olması nedeniyle de türlü olumsuzluklara rağmen takdir edebildiğim bir yönetici profili çizmiştir.
Kendisine geçmişte birkaç personeli işten çıkarmaları nedeniyle en yoğun eleştirdiğim bir dönemde, kadın temizlik işçilerinin istihdamı noktasında görevlerine son verilmesi planlanırken devam ettirme kararı alması nedeniyle de takdirle baktığımı bir örnek olarak verebilirim. Evine ekmek götüren bu kadın işçilerin bazı yakınlarından da geçmişteki bir yazımda, Toyran’ı eleştirirken dahi bundan bahsettiğimden ötürü aldığım samimi teşekkürü unutmuyorum. Yine geçtiğimiz süreçte Toyran’ın güvendiği ve kendine yakın bulduğu personelleri arasından bazı isimleri, kimi belediye başkanlarının belki de göz ardı edebileceği, umuruna takmayacağı, ufak ikazlarla geçiştirebileceği bir takım hataları nedeniyle gözünün yaşına bakmadan araya bir çok aracının girip ricada bulunmasına rağmen işlerine son vermesi de bu örneklere ilave edilebilir.
Toyran’ı, Koyuncuoğlu Pasajı esnaflarının mahkemeden doğan yıkım kararı her ne olursa olsun mağdur edilmemesi noktasında ‘Camiyi yık adaleti yıkma’ diye eleştirirken, alternatif çarşı oluşturma gayretleri noktasındaki girişimlerini de takdirle karşılamışımdır. Her ne kadar esnaflarımızdan çoğu bazı tepkisel reflekslerle de bundan faydalanma noktasında, ‘Fiyatları yüksek, konumu uzak’ buldukları için bir karar almasalar da Toyran’ın Söke Çayı’nın ıslahı ve düzenlemesiyle ilgili DSİ ile entegre bir şekilde ilçeye ‘Nefes koridoru’ açmak için çözüm odaklı yaklaşım geliştirebilme ve duyarlılığı açısından bu çabalarını da dikkate değer bulmuşumdur. Hal böyleyken Söke halihazırda yıllardır özlemini çektiği İktidar kanadından bir ‘Milletvekili’ne de kavuşup hazır çay üstü dükkanları da yıkılmışken neden DSİ tarafından Söke Çayı’nın Islahı ve Çevre Düzenleme Projesi ile ilgili müspet bir ilerleme kaydedilemiyor burası da düşündürücü(!)
Sadede gelip, geçmişe dönük filmi biraz geriye sarıp bakacak olursak, eşi ve hayat arkadaşı Meltem Toyran’ı kaybettiği hüzün dolu bir 2013 yılının ardından Yerel Seçimleri kazandığı 2014’te buruk bir sevinçle başladı göreve Süleyman Toyran. Taa yıllar önce henüz çiçeği burnunda Söke Ticaret Odası başkanıyken aldığı karar doğrultusunda, iki dönem de Söke’ye belediye başkanı olarak hizmet etme amacı ve idealinin doğurduğu bir sonuç olarak göreve talip oldu ve seçildi. Yanılmıyorsam bu dönemde de CHP’den aday gösterilmemesine rağmen risk alıp DP’den aday olma gerekçesi de bu idealinin bir gereğidir. Ben Toyran’ın bu dönem eğer bu seçimleri kazandıktan sonra dahi bu idealist duruşu nedeniyle bir kez daha belediye başkanı olmak için uğraş vereceğini düşünmüyorum.
Süleyman Toyran’ın, 1 Eylül 2014’te henüz göreve seçileli 6 ay olmuşken merhume eşi Meltem Toyran anısına Söke Belediyesi Nuh Bey Semt Evi’nde düzenlenen sergideki fonda ‘Nothing Else Matters’ (Başka Hiçbir Şey Önemli Değil) şarkısı enstrümantal olarak çalarken gözyaşlarını tutamayan kızı Gizem Toyran’a bakışı dün gibi hatrımdadır; Bir yanda iki evladına annelerinin yokluğunu aratmamaya çalışan fedakar ve acılı bir baba, bir yanda Kuşadası, Didim ve Milas hattı arasına sıkışmış, yılları heba olmuş, adeta ortasına bomba düşmüş gibi imar faciası bir kentin makus kaderini değiştirme azmiyle dolu, doğup büyüdüğü, yaşadığı ve en nihayetinde son nefesini vereceği kente ömrünü adamaya kararlı, idealist bir belediye başkanı…
Söke’de ne kadar oy getirisine sahip bilemesem de sessiz ama kararlı bir kitle Süleyman Toyran’a bir dönem daha yetki verilmesi için hemfikirdir!.. Halihazırda meclis üyesi listelerinin oluşup projelerin de belirginleşmeye başladığı süreç de ortada. Cumhur ve Millet İttifakı cephesinde meclis üyesi listelerinin ilçe seçim kuruluna teslim edildiği gün, listedeki isimler bazı krizler ve anlaşmazlıklar nedeniyle sanki devlet sırrı gibi gizli tutulurken, ekibini kamuoyuna açık yüreklilikle ilk olarak duyuran tarafın Toyran olması, ekibiyle uyum ve özgüveninin yanı sıra seçimlere motivasyon , moral anlamında hazır olduğunu da gösteriyor. Sonuç olarak Söke’de ‘Bıçak Sırtı’ olarak gördüğüm yerel seçimlerle ilgili olarak söyleyeceklerimi şu sözlerle özetleyebilirim; Önsöz adayların, son söz Söke’nindir.