Geçtiğimiz gün Aydın Arkeoloji Müzesi’nde bir dizi inceleme ve temaslarda bulunan Aydın Valisi Hüseyin Aksoy, tarihe meraklı herkesi müzeye davet etti.
***
Hatta müzede inceleme gezisi esnasında hatıra sikkeleri basım atölyesine geçen Vali Aksoy, kendi hatıra sikkesini basarak biz basın mensuplarına da bu yönde teşvikte bulundu.
***
Basın olarak biz de tabi bu anları fotoğrafladık ve görüntü çekmekle uğraşırken birisinin “Kendi parasını kendi basan Valimiz” sözü ortamda gülüşmelere de neden oldu.
***
Benimse Vali Aksoy sikke basarken aklıma ne alakaysa bir dönem adına mühür bastırıp yaklaşık 1.5 yıl kadar Aydın’ı hakimiyeti altına alan ‘Vali-i Vilayet Hademe-i Devlet’ namına sahip Atçalı Kel Mehmet Efe geldi. Kendisini bu vesileyle rahmetle yadediyorum.
***
Ancak hatırlarsak; Vali Aksoy’un hatıra sikkesi bastığı atölyede, adı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir balıkçı restoranında görüşmesiyle gündemde olan Birleşik Krallık Türkiye Büyükelçisi Dominick Chilcott da 2020 yılı Temmuz ayında hatıra sikkesi basmış ve müzeyi ziyaret etmeleri için turistlere tavsiyede bulunmuştu.
***
O dönemden bu yana İngiliz turist gelmiş midir bilinmez ama bizim ziyaretimiz esnasında birkaç yabancı turist gözümüze ilişmedi değil!
***
Umarız bu sayı katlanarak artar ve müzemiz uluslararası ölçekte önceki müdürünün adının karıştığı tarihi eser kaçakçılığı operasyonuyla değil de hatıra sikke basılabilecek, Ege Bölgesi’nin en gösterişli müzelerinden biri olmasıyla daha da tanınmaya devam eder.
***
Konunun özüne gelecek olursak; Müze Müdürü Abdülbari Yıldız’ın da adının karıştığı tarihi eser kaçakçılığı operasyonunun ardından, Aydın Arkeoloji Müzesi’ndeki 80 bin parça arkeolojik eserin tek tek incelenmesinin tamamlanıp müzenin Vali Aksoy’un ifadesiyle ‘sağlam’ olduğunun tespit edilmesi açıkçası kayda değer bir olumlu gelişmedir.
***
Ancak şu da var ki; Netice itibariyle Aydın Arkeoloji Müzesi Müdürü Abdülbari Yıldız ve biri polis 3 kişinin tutuklu olarak yargılandığı tarihi eser kaçakçılığı operasyonu halen gündemdeki sıcaklığını koruyor.
***
Müzedeki konuşmasında, “Temennimiz tabi ki o arkadaşlarımızın da yargılama sonucunda bir suçlarının olmayışı ve aklanmaları ama varsa da yargı bunun gereğini mutlaka yapıp sonuçlandıracaktır” diyen Vali Aksoy’un bu tespitini de ben önemli buluyorum.
***
Vali Aksoy’un esasında Müdür Yıldız ve biri polis olmak üzere tutuklu diğer kişilere ilişkin ‘Masumiyet karinesi’ni dikkate alarak doğrudan suçlamada bulunmadığı da ortada ancak bizim bazı kulislerden edindiğimiz bilgilere göre iş, sadece replika raporu verilen 'Davut Heykeli’nin satılmaya çalışılmasından ibaret değil!
***
Denilene göre, ‘Davut Heykeli’ işin basına yansıyan popülist kısmı!
Buz dağının görünmeyen yüzüne dönük detayları henüz tam olarak öğrenemesek de yargılama süresince neler açığa çıkacak, ifadelere neler yansıyacak, ne tür bir tarihi eser kaçakçılığı operasyonu ve bu operasyon öncesinde teknik takibe giren sürecin tüm yönleri nelerdir biz de zamanla öğreneceğiz…
***
Bizim temennimiz de tabi ki ‘Tarihi İhanet’ söz konusuysa bu ihanetin boyutunun zamanında Karacasu’dan Berlin’e kaçırılan ‘İhtiyar Balıkçı Heykeli Gövdesi’ kadar büyük olmamasıdır!
Bekleyip göreceğiz!..
***